Bazı bilimsel araştırmalar, çörek otu yağının akne gibi cilt rahatsızlıklarının tedavisinde faydalı olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu etkinin çörek otu yağının antimikrobiyal ve antiinflamatuar özelliklerine bağlanmaktadır. Yapılan bir çalışmada, katılımcılar çörek otu yağı içeren bir losyonu akneli cilt bölgelerine uyguladıklarında, 2 ay sonra belirgin bir şekilde azalmış akne lezyonları deneyimledikleri gözlemlenmiştir. Benzer şekilde, başka bir araştırmada 60 kişiye çörek otu yağı içeren bir jel günde iki kez cilde uygulandı.
Bu tedaviyi uygulayan kişiler, bir kontrol grubuyla karşılaştırıldığında akne şiddetinde %78'lik bir azalma ve akne lezyonlarının sayısında önemli bir iyileşme yaşadıkları görülmüştür.
SEDEF TEDAVİSİNDE ETKİLİ
Son yapılan araştırmalar, sedef hastalığının tedavisine yardımcı olabilecek bir doğal çözümün varlığını ortaya koymuştur. Bu yeni bulgular, çörek otu yağının sedef hastalığına karşı etkili olabileceğini göstermektedir. Sedef hastalığı, ciltte kuru ve kızarmış lekelerin oluştuğu kronik bir iltihaplanma durumudur. Çörek otu yağı, anti-enflamatuar özellikleri sayesinde bu hastalığın semptomlarını hafifletebilir. Fareler üzerinde gerçekleştirilen bir çalışma, çörek otu yağının cilde uygulanmasının, inflamasyonu azaltarak sedef hastalığı semptomlarını azaltabileceğini göstermiştir. Bu çalışma, çörek otu yağının sedef hastalığı tedavisinde umut vadeden bir seçenek olabileceğini düşündürmektedir. Çörek otu yağı, içerdiği aktif bileşenler sayesinde ciltteki iltihaplanmayı önlemeye yardımcı olabilir. Antioksidan ve antimikrobiyal özellikleriyle bilinen çörek otu yağı, cilt sağlığını desteklemek ve inflamasyonu azaltmak için kullanılan doğal bir üründür. Ancak, çörek otu yağının sedef hastalığı tedavisindeki etkileri tam olarak anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. İnsanlar üzerinde yapılan klinik çalışmalar, çörek otu yağının sedef hastalığı semptomlarına ne kadar etkili olduğunu belirlemek için önemlidir.
YARALARI HIZLA İYİLEŞTİRİR

Son araştırmalar, çörek otu yağının sadece sedef hastalığının tedavisinde değil, aynı zamanda yara iyileşmesini destekleme ve doku büyümesini uyarabilme potansiyeline sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu etki, çörek otu yağının içerisinde bulunan timokinon adlı bileşiğe bağlanmaktadır. Timokinon, çörek otu yağının en önemli aktif bileşenlerinden biridir ve yara iyileşmesini destekleme konusunda etkili olabilir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, çörek otu yağının anti-enflamatuar, antioksidan ve antibakteriyel özelliklere sahip olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, yanıklar ve diyabetik yaralar gibi cilt hasarlarının tedavisinde potansiyel bir yardımcı olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, çörek otu yağı güçlü anti-enflamatuar özelliklere sahip olduğu için, çeşitli kronik hastalıkların önlenmesine de katkıda bulunabilir. Kronik inflamasyon, tip 2 diyabet, kalp hastalığı ve kanser gibi birçok sağlık sorununun gelişiminde önemli bir rol oynar. Çörek otu yağının düzenli kullanımı, bu hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde destekleyici bir rol oynayabilir.
KİLO VERMEK İSTİYORSANIZ ÇÖREK OTU YAĞINA YÖNELİN
Kilo kaybıyla ilgili olarak, çörek otu yağının tam olarak nasıl işlediği henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, kilo kaybını teşvik ettiği ve vücut yağını azalttığı görülmektedir. Birçok çalışma, çörek otu takviyelerinin vücut ağırlığını, vücut kitle indeksini ve göbek yağını azaltabileceğini göstermektedir. Ancak, daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Çörek otu yağı, kan şekeri seviyelerini dengelemek için de faydalı olabilir. Bir inceleme çalışması, çörek otunun kan şekeri seviyelerini düşürmede ve kan şekeri üzerinde olumlu etkilere sahip olduğunu göstermiştir. Egzama semptomlarını hafifletmede çörek otu yağı kullanımının etkili olabileceği gösterilmiştir. İnsanlarda yapılan çalışmalar sınırlı olmasına rağmen, çörek otu yağının egzama semptomlarını azaltmada kortikosteroid kremi kadar etkili olduğu bulunmuştur. Metabolik sendromu önlemede çörek otu yağının etkili olabileceği düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda, çörek otu yağı tüketiminin metabolik sendrom risk faktörlerini azalttığı görülmüşt.