DOLAR
42,59 -0,05%
EURO
49,54 0,1%
ALTIN
5.751,9 -0,22%
BITCOIN
3.859.326,38 0,08%

Denizlerde Sıcaklık ve Kirlilik Balıkları Tehdit Ediyor

ODTÜ'lü Doç. Dr. Ekin Akoğlu, deniz suyu sıcaklığı, plastik ve ağır metallerin ekonomik balık türlerini ve insan sağlığını tehdit ettiğini, kaynağında önlem gerektiğini vurguladı.

Yayın Tarihi: 01.10.2025 11:02
Güncelleme Tarihi: 01.10.2025 11:02

Denizlerde Sıcaklık ve Kirlilik Balıkları Tehdit Ediyor

Denizlerde Sıcaklık ve Kirlilik Balıkları Tehdit Ediyor

GÜLSELİ KENARLI - Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekin Akoğlu, denizlerdeki sıcaklık artışı ile plastik ve ağır metal kirliliğinin balık stoklarına ve insan sağlığına ciddi tehditler oluşturduğunu belirtti.

Çoklu baskı: Sıcaklık, plastik ve ağır metaller

Marmara Denizi'nde birkaç ay öncesine kadar görülen müsilaj, İzmir Körfezi'nde gözlenen balık ölümleri, rekor kıran deniz suyu sıcaklıkları ve artan plastik kirliliği, ekonomik balık türleri ile diğer deniz canlılarının yaşamlarını aynı anda baskı altına alıyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye'de en çok avlanan ve tüketilen ekonomik balık türleri hamsi, palamut, sardalya, çaça, lüfer, istavrit olarak sıralanırken; deniz canlıları arasında kara midye, pembe karides, deniz salyangozu ve beyaz kum midyesi öne çıkıyor.

Sıcaklık artışı balıkçılığı nasıl etkiliyor?

Akoğlu, deniz suyu sıcaklıklarındaki yükselişin balıkların göç, üreme ve beslenme döngülerini bozduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "Sıcaklık arttığında su kolonundaki tabakalaşma artıyor. Bu da deniz suyundaki karışımı azaltıyor. Karışımın azalması balıkların besini olacak canlıların daha az üretim yapması demek. Daha az besin, balıkların daha az beslenmesi ve daha az büyümesi, üremesi, dolayısıyla daha az av vermesi anlamına geliyor."

Ayrıca Akoğlu, yumurtlama zamanlarının sıcaklığa bağlı olarak değişmesinin yavru ölümlerini artırabileceğine dikkat çekti: "Sıcaklıkla değişen yumurtlama zamanları, yumurtaların açılma zamanına denk gelen besin bolluğuyla örtüşmezse yavrular beslenemiyor ve ölümler artıyor."

Isınma ile birlikte güney türlerinin kuzeye doğru kaymasının besin zincirine yeni türler ekleyerek rekabeti artırdığını da ekledi.

Müsilaj ve kirliliğin doğrudan etkileri

Akoğlu, deniz kirliliğinin en çarpıcı örneği olarak müsilajı işaret etti: "Endüstriyel sular, tarımsal kirlilik ve aşırı azot, fosforun neden olduğu besin elementleri, arzu edilmeyen türlerin çoğalmasına ve müsilaj oluşumuna yol açıyor. Bu, balıkçılığı doğrudan olumsuz etkiliyor. Müsilaj tabakası dipteki deniz canlılarını kaplayarak nefes alamaz hale getiriyor ve ölümlerine neden oluyor."

Müsilaj olmasa bile aşırı alg artışının bakteriyel parçalanma süreciyle oksijen tükettiğini, oksijensiz ortamlarda canlıların öldüğünü belirten Akoğlu, İzmir Körfezi örneğini bu bağlamda öne çıkardı ve körfezin Marmara'dan sonra kirlilik bakımından en sorunlu ikinci bölge haline geldiğini söyledi.

Plastik ve mikroplastiklerin etkileri

Akoğlu, plastiklerin hem fiziksel hem kimyasal tehdit oluşturduğunu anlattı: "Mikroplastikler canlıların sindirim sisteminden geçerken içerdikleri kimyasallar çözünüp vücuda karışıyor. Bu kimyasallar gelişimi olumsuz etkiliyor, toksik bir etki yaratıyor. Ayrıca sindirim sistemlerinde, solungaçlarında tıkanma yaparak ölümlerine yol açıyor. Büyük plastikler ise özellikle kaplumbağalar ve yunuslar gibi canlıların sindirim sistemini tıkayarak ölümlerine neden oluyor. Şeffaf poşetlerin denizanası sanılıp yutulması en bilinen örneklerden biri."

Ağır metaller: En sinsi kirlilik

Endüstriyel atıklarla denizlere karışan ağır metal kirliliğinin en tehlikeli ve sinsi tür olduğunu vurgulayan Akoğlu, ağır metallerin suda görünmediğini ve canlıların dokularında birikerek zaman içinde insan sağlığını tehdit ettiğini ifade etti. Akoğlu, "Bu kirlilik canlıların karaciğerinde, böbreğinde, kas dokusunda birikiyor. İnsanlar bu canlıları tükettiğinde yıllar içinde vücutlarında birikim oluşuyor. Etkisini hemen değil, uzun vadede gösteriyor" dedi.

Çözüm: Kaynağında önleme ve teknolojik yaklaşımlar

Akoğlu, kirlenmiş deniz ürünlerinin tüketiminin toplum sağlığı üzerinde uzun vadeli maliyetler doğuracağını belirterek çözümün kaynağında önleme olduğunu söyledi. Önerileri arasında plastik kullanımının azaltılması, geri dönüşümün doğru yapılması ve kirleticilerin kaynağında bertaraf edilmesi yer alıyor.

Teknik çözümler olarak Akoğlu, biyolojik arıtma ve elektrokoagülasyon gibi sistemlerin yaygınlaştırılmasını ve atık su arıtma kapasitelerinin güçlendirilmesini önerdi. Aksi halde "denizlerden elde ettiğimiz sağlıklı gıda kaynaklarını kaybedeceğiz" uyarısında bulundu ve kirliliğin toplumun tedavi süreçleri üzerinden ödeyeceği maliyete dikkat çekti.