İsrail kimin fikriydi? Herzl, Protestan Siyonizm ve uluslararası aktörlerin rolü
İsrail'in kuruluşu genellikle Theodor Herzl ve Dünya Siyonist Kongresi ile özdeşleştirilse de bu sürecin arka planında daha eski ve karmaşık dinî, siyasal ve uluslararası dinamikler bulunuyor. Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Aktürk'ün AA Analiz için kaleme aldığı yazı, Filistin'de Yahudi bir devlet kurma fikrinin kökenlerini ve bu fikrin dünyadaki kilit aktörlerce nasıl somut projeye dönüştürüldüğünü ele alıyor.
Theodor Herzl ve Dünya Siyonist Kongresi
Theodor Herzl, 1896'da yayınladığı Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı kitabıyla ve 1897'de başlayarak Basel'de topladığı Dünya Siyonist Kongresi ile Filistin'de bir Yahudi devleti fikrini siyasi hedef olarak konumlandırdı. Herzl'in 1904'te vefatından sonra Dünya Siyonist Kongresi'nin çabalarıyla, Britanya mandasındaki Filistin'de resmen bir 'Yahudi devleti' olarak tanımlanan İsrail kuruldu.
Ancak Herzl'in seküler bir entelektüel olduğu, Filistin'e veya Kudüs'e güçlü bir dinî bağının olmadığı, hatta alternatif yurtlar (Uganda, Kıbrıs, Arjantin) üzerinde tartışıldığı da tarihsel kayıtlarda yer almaktadır. Bu nedenlerle yalnızca Herzl ve Avrupa'daki seküler Siyonistlerin rolünü vurgulamak sürecin tüm aktörlerini açıklamaya yetmemektedir.
Siyonizmin kaynakları: Protestan Püritanlardan Hristiyan Siyonizmine
Siyonizmin daha az bilinen bir kökeni de İngiltere'deki Protestan Püritan hareketine dayanır. Püritanlar arasında, Yahudilerin Filistin'e dönmesinin Hristiyan eskatolojisinin bir gereği olduğu yönünde görüşler erken dönemlerde şekillenmişti. Tuhaf bir tarihsel ironi olarak, Yahudileri 1290'da sınır dışı eden İngiltere, daha sonra Siyonizmin en önemli destekçilerinden biri haline geldi; Oliver Cromwell 1655-56'da Yahudileri İngiltere'ye davet etmişti.
Birinci Dünya Savaşı döneminde ve sonrasında Britanya siyasetinin zirvesinde görev yapmış Arthur James Balfour, David Lloyd George ve özellikle Winston Churchill gibi isimlerin Filistin'de bir Yahudi yurdu kurulmasını samimiyetle desteklemeleri, bu dinî-siyasal geleneğin İngiliz politikasına yansımasının somut örnekleridir.
Revizyonist Siyonizmin ideologu Ze'ev Jabotinsky ise "Demir Duvar" adlı yazısında, Siyonizmin Filistin'de başarılı olabilmesi için büyük bir silahlı dış gücün veya güçlü bir askeri koruyucunun varlığını gerekli gördüğünü açıkça belirtir.
Protestan Siyonizmin bayrağı ABD'ye geçti
Protestan Siyonizm, İngiltere'den Amerika'ya taşındı; Massachusetts'e yerleşen Püritan kökenliler bu düşüncenin erken örneklerindendi. John Mearsheimer ve Stephen Walt'un The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy adlı çalışmasında da dile getirildiği üzere, Dwight Moody, C. I. Schofield ve William Blackstone gibi ilahiyatçılar Hristiyan Siyonist fikirleri yaydı.
William Blackstone'un 1891'de yüzlerce Amerikalı ileri gelenin imzasıyla Osmanlı yönetimindeki Filistin'in Yahudilere tahsis edilmesi yönünde ABD Başkanına sunduğu dilekçe, Protestan Siyonistlerin Herzl ve Dünya Siyonist Kongresi'nden önce de yüksek düzeyde siyasi girişimlerde bulunduğunu gösterir. Zaman içinde bu düşüncenin en güçlü destekçisi konumuna gelen ABD, İsrail için kritik bir uluslararası koruyucu haline geldi.
İsrail'in politikaları: Durdurulabilir mi?
Yazarın vurguladığı gibi, İsrail'in kuruluşundan bu yana işgal ve ilhak politikalarında Yahudi Siyonistler belirleyici role sahip olsa da, İngiliz ve Amerikalı Protestan Siyonistlerin etkisi yeterince bilinir değil. Bu tarihsel arka plan ışığında, İsrail'in şiddet içeren politikalarını durdurmak için yalnızca Yahudi Siyonistlerden ziyade Hristiyan Siyonist desteğinin kesilmesinin de kritik önemde olduğu ileri sürülüyor.
16 Eylül 2025'te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin bağımsız komisyonunun yayınladığı raporun İsrail'in Gazze'de Filistinlilere karşı "soykırım" yaptığı yönündeki tespitine rağmen, bugüne dek İsrail'e benzer kapasitede hiçbir devletin askerî müdahalede bulunmamasının temel nedenlerinden biri, ABD ile doğrudan bir çatışmayı göze alamamalarıdır. Bu nedenle birçok aktivist ve analist, girişimlerin ABD hükümetini İsrail'e verdiği desteği kesmeye odaklanmasının daha etkili olacağını savunuyor.
Buna karşın tarihsel örnekler de mevcut: Rashid Khalidi'nin hatırlattığı üzere, ABD Başkanı Ronald Reagan'ın 1982'de İsrail Başbakanı Menachem Begin'e Beyrut bombardımanını durdurması yönündeki sert talebi yarım saat içinde sonuç vermiş; Dwight Eisenhower'ın da İsrail'i Sina ve Gazze'den çekilmeye zorladığı biliniyor.
OPEC üyesi Arap ülkelerinin tavır değişikliği
Soğukkanlı bir değerlendirme, petrol zengini Arap ülkelerinin Filistin'e verdiği desteğin yakın geçmişe kıyasla azaldığını gösteriyor. 1973 petrol ambargosu döneminde Suudi Kralı Faysal önderliğinde uygulanan ambargonun küresel ekonomiyi sarstığı düşünülürse, günümüzde bu tür ekonomik baskı araçlarının daha sınırlı kullanıldığı ve bunun Filistin davası açısından önemli bir güç unsuru eksikliği yarattığı ifade edilebilir.
Sonuç olarak, Yahudilerin Filistin'e dön(dürül)mesi ve orada bir Yahudi devleti kurulması fikri, yalnızca Herzl ve Avrupa'daki seküler Siyonistlerin ürünü olmayıp, yüzyıllar öncesine uzanan Protestan Siyonist düşüncenin ve İngiltere ile ABD'deki siyasi aktörlerin desteğinin birleşimiyle uluslararası siyasette somut bir projeye dönüştü. Bu tarihi arka plan, günümüz çatışmasının dinamiklerini ve olası çözüm yollarını anlamak için kritik öneme sahip.
Prof. Dr. Şener Aktürk, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.