DOLAR
42,72 0%
EURO
50,18 -0,01%
ALTIN
5.952,18 0,1%
BITCOIN
3.642.808,58 -0,54%

Hakan Fidan: İsrail’in 'dokunulmazlık' Dönemi Sona Erdi — SDG 10 Mart Mutabakatına Uymalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in dokunulmazlık döneminin bittiğini, SDG’nin 10 Mart mutabakatına uymasının hayati olduğunu ve Gazze’ye yardım çalışmalarını açıkladı.

Yayın Tarihi: 18.12.2025 14:23
Güncelleme Tarihi: 18.12.2025 14:24

Hakan Fidan: İsrail’in 'dokunulmazlık' Dönemi Sona Erdi — SDG 10 Mart Mutabakatına Uymalı

Hakan Fidan: İsrail’in 'dokunulmazlık' dönemi sona erdi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT World’e verdiği röportajda bölgesel ve küresel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Fidan, Türkiye’nin Filistin meselesinde uluslararası vicdanın sesi olduğunu vurgulayarak İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı Türkiye’nin başından beri açık bir diplomatik duruş sergilediğini belirtti.

İsrail, uluslararası sistem ve Türkiye’nin rolü

Bakan Fidan, İsrail’in uzun yıllar uluslararası sistemde fiilen dokunulmazlık zırhıyla hareket ettiğini ifade ederek, "Bu durum on yıllardır böyleydi ve İsrail uluslararası sistemden muaf tutuldu, ama bence bu dönem artık sona erdi. Türkiye, ortaklarıyla birlikte bu sonuca varılmasında çok önemli bir rol oynadı. Bu yüzden İsrail, Türkiye’nin katılımına şiddetle karşı çıkıyor. Ama burada tek ilgili aktör İsrail değil. Burada başka ilgili aktörler de var, bu yüzden onlarla da görüşüyoruz" dedi.

Fidan, İsrail’in Türkiye’nin olası uluslararası güvenlik mekanizmalarına katılımına karşı çıktığını ancak Ankara’nın ilgili tüm aktörlerle temaslarını sürdürdüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla bakanlıklar arası ekiplerin Gazze’ye yardım ulaştırılması konusunda yoğun çalışma yürüttüğünü söyledi.

DEAŞ, terörle mücadele ve Suriye iş birliği

Bakan Fidan, Türkiye’nin terörle mücadelede bölgedeki tecrübesine dikkat çekerek, "Son 40 yıldır PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. Bu süreçte ciddi bir birikim, kapasite ve uzmanlık geliştirdik." dedi. Fidan, Suriye’deki tehdit ortamının geçen yıla kadar DEAŞ ve diğer terör örgütlerine alan sağladığını, ancak iç savaşın sona ermesi ve Şam’da sağlıklı iş birliği ile bu tehdidin kontrol altına alınabileceğini vurguladı.

Fidan, bölgesel iş birliğinin önemine işaret ederek, "Bu nedenle o dönemde en büyük tehdidin terörizm olduğunu düşündük ve devreye girdik. Bu iş birliği, Suriyeli ortaklarımızın zihinlerinde ayrı bir farkındalık oluşturulması açısından oldukça faydalı oldu" ifadelerini kullandı.

Suriye’nin uluslararası koalisyona katılımı

Fidan, Suriye’nin uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyona katılmasının önemli bir adım olduğunu belirterek, "Uluslararası toplumun DEAŞ’la nasıl mücadele ettiği, hangi mekanizmaların kullanıldığı ve artık birer devlet aktörü olarak diğer bölge ülkeleriyle birlikte bu sorunla nasıl başa çıkmaları gerektiği onlar için yeni bir alandı. Bu açıdan faydalı oldu. Suriyeli muhataplarımız oldukça yetkin ve bu meseleyi ele alma konusunda son derece istekli. Bildiğiniz üzere uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyonun bir parçası oldular ve geçen ay Washington’da gerekli belgeleri imzaladılar. Bu çok olumlu bir adımdı." dedi.

Fidan, askeri ve istihbarat uzmanlarının bölge ülkeleri, Amerikalılar ve ilgili taraflarla DEAŞ’la mücadeleyi ilerlettiğini, hiçbir terör unsurunun Suriye halkının ve devletinin toparlanma yolculuğunu sabote etmesine izin verilmeyeceğini vurguladı.

SDG entegrasyonu ve 10 Mart mutabakatı

Fidan, Suriye’nin kuzeyindeki SDG unsurlarının entegrasyon sürecinin yavaş ilerlemesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, Türkiye, Suriye ve bazı ortakların SDG’nin zaman kazanmaya çalıştığı yönünde ortak kanaatte olduğunu söyledi. "Amerikalı ortaklarımız da bu sürecin tamamlanması gerektiğinin farkında. Bu, Suriye’nin birliği açısından hayati önemde." dedi.

Fidan, SDG dışındaki muhalif silahlı grupların Savunma Bakanlığı çatısı altına girdiğini hatırlatarak, "Bir devlette, farklı otoritelere bağlı iki ya da üç ayrı silahlı yapı olamaz. Böyle bir durumda birlikten ve egemenlikten söz edemezsiniz" ifadelerini kullandı.

10 Mart mutabakatına ilişkin Fidan’ın sözleri şu şekilde: "Biz de sürecin diyalog, müzakere ve barışçıl yollarla ilerlemesini umuyoruz. Yeniden askeri yollara başvurma ihtiyacının ortaya çıktığını görmek istemiyoruz. Ancak SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalı. 10 Mart tarihli anlaşmaya bağlılıklarını gecikmeden ve çarpıtmadan yerine getirmeleri bekleniyor. Bu anlaşmadan herhangi bir sapma görmek istemiyoruz. Şam’daki Suriyeli ortaklarımız da bunun ulusal birlik için hayati bir adım olduğunu görüyor. Ben temkinli ama umutlu bir iyimserlik içindeyim. Doğru yöntemler ve iş birliği biçimleriyle bu noktaya ulaşacağımıza inanıyorum."

Rusya-Ukrayna savaşı ve arabuluculuk

Rusya-Ukrayna savaşına değinen Fidan, Türkiye’nin her iki tarafla da konuşabilen nadir ülkelerden biri olduğunu ve ateşkes için başından beri yoğun çaba gösterdiğini söyledi. Avrupa’daki savaşın büyük yıkıma yol açtığını, Karadeniz’e doğru olası bir genişlemenin Türkiye ve diğer kıyıdaş ülkeler için ciddi risk oluşturduğunu belirtti.

Fidan, "Gazze örneğinde olduğu gibi, bu tür bir arabuluculuk ancak ABD’nin aktif katılımıyla mümkün. Biz de Amerikalılarla, Ruslarla, Ukraynalılarla ve Avrupalılarla temas halindeyiz. Taraflar şu anda bir anlaşmaya oldukça yakın" dedi ve ortaya çıkacak mutabakatın Ukrayna halkına sunulacağını, güvenlik garantilerinin sürecin en zor başlıklarından biri olduğunu ekledi.

Karadeniz’de güvenlik kaygıları

Fidan, Tahıl Anlaşması sayesinde 30 milyon ton tahılın dünya piyasalarına ulaştığını, bunun özellikle Afrika için hayati önemde olduğunu vurguladı. Ticari gemilerin hedef alınması, İHA tehditleri ve mayınların kıyıdaş ülkeleri etkilediğini belirterek, "Karadeniz’de güvensizlik yeniden arttı. Türk Hava Kuvvetleri Karadeniz’den gelen bir İHA’yı düşürdü. Ticari gemiler hedef alındı. Bu ciddi bir sorun." dedi.

Romanya ve Bulgaristan’la askeri iş birliği içinde olduklarını belirten Fidan, "Tüm bu sorunların en kısa çözümü ateşkestir. Aksi halde uyardığımız bölgesel tırmanma gerçekleşiyor ve bu başka yerlere de yayılabilir" uyarısında bulundu.

Kıbrıs meselesi ve Kıbrıslı Türklerin izolasyonu

Kıbrıs konusunda Fidan, Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’nın Türkiye açısından hem risk hem fırsat taşıdığını söyledi. Rum yönetiminin Türkiye’yi engellediğini, ancak Avrupa’nın karşı karşıya olduğu tehditlerin AB-Türkiye iş birliğini önemini artırdığını belirtti.

Fidan, Annan Planı vurgusu yaparak, "Türk tarafı Annan Planı’na ‘evet’ dedi, Rumlar ‘hayır’ dedi. Eşitlik temelinde bir güç ve refah paylaşımını kabul etmiyorlar. Herkes bunu biliyor. Alternatif nedir? İki devletli çözüm. Siyasi sorun dondurulabilir, ama ekonomik, turistik ve enerji alanlarında iş birliği yapılabilir. Kıbrıslı Türklerin izolasyonu sona ermeli. Gerçekleri söylemek cesaret ister. Bu cesareti göstermeliyiz." dedi.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN, "BİZ DE SÜRECİN DİYALOG, MÜZAKERE VE BARIŞÇIL YOLLARLA İLERLEMESİNİ...

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN, "BİZ DE SÜRECİN DİYALOG, MÜZAKERE VE BARIŞÇIL YOLLARLA İLERLEMESİNİ UMUYORUZ. YENİDEN ASKERİ YOLLARA BAŞVURMA İHTİYACININ ORTAYA ÇIKTIĞINI GÖRMEK İSTEMİYORUZ. ANCAK SDG, İLGİLİ AKTÖRLERİN SABRININ TÜKENMEKTE OLDUĞUNU ANLAMALI" DEDİ.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN, "BİZ DE SÜRECİN DİYALOG, MÜZAKERE VE BARIŞÇIL YOLLARLA İLERLEMESİNİ...

Yazar
EDİTÖR

Haber Port