Almanya'da Seçim Zaferi: Merz Zorlu Koalisyon Görüşmeleriyle Yüzleşiyor
Almanya'da düzenlenen erken genel seçimlerde, Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) başbakan adayı Friedrich Merz, seçim sonuçlarıyla birlikte yönetim koltuğuna oturmaya hazırlanıyor. Ülkenin ekonomik ve siyasi krizlerle boğuştuğu bir süreçte, Merz'in bu görevi devralması için öncelikle diğer partilerle yoğun pazarlıklar yapması gerekecek.
Friedrich Merz Kimdir?
69 yaşındaki Merz, uzun yıllar CDU içinde aktif olmakla birlikte, başbakanlık gibi üst düzey bir pozisyonda deneyime sahip değil. 1955 yılında Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinin Brilon kentinde doğan Merz, hukuk eğitiminin ardından yargıç ve avukat olarak görev yapmıştır. Siyasi kariyerine 1989-1994 yıllarında Avrupa Parlamentosu'nda milletvekilliği yaparak başlamış ve sonrasında 1994-2009 döneminde Federal Meclis'te görev almıştır.
Merkel’e Karşı Muhalefet Lideri
Merz, 2000-2002 yıllarında CDU/CSU Federal Meclis Grubu Başkanlığını yürütmüştür. Eski Başbakan Angela Merkel'in izlediği politikalarla ilgili eleştirileri ve muhalefeti nedeniyle “Merkel’in muhalifi” olarak anılmaktadır. Merz, geçen yıl tekrar milletvekili seçilerek CDU Genel Başkanı unvanını da kazanmıştır.
Seçim Stratejisi ve Popülaritesi
Merz, seçim kampanyasında özellikle ekonomi konularına ağırlık vererek puan kazanmayı hedeflediyse de, son dönemde göç politikalarına odaklanmaya başlamıştır. Ancak, genç ve kadın seçmenler arasında popülaritesi düşük olduğu belirtilmektedir. Meclisten geçen sıkı göç politikaları önergesi, Merz'i sert eleştirilerle karşı karşıya bırakmıştır.
Koalisyon Görüşmeleri ve Zorluklar
Almanya'daki genel seçimde CDU/CSU, yüzde 29 oy oranıyla birinci gelirken, aşırı sağcı AfD partisi, önceki seçim sonuçlarına göre 9,1 puan artırarak yüzde 19,5 ile ikinci oldu. Merz, Almanya'nın son yıllarda karşı karşıya kaldığı büyük krizler ve uluslararası gerilimlerin ortasında, iktidarı eline almak için zorlu koalisyon görüşmelerine liderlik etmeye hazırlanıyor.
Ukrayna’ya Destek Mesajları
Merz, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne güçlü destek vererek, Kiev'e askeri ve mali yardımın sürmesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca, Ukrayna-Rusya Savaşı için “ABD etkisinden bağımsız, Avrupa liderliğinde bir barış planı” fikrini desteklediğini dile getirmiştir. Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı açıklamalarda, Ukrayna ve Avrupa'nın savaşa dair görüşmelere dahil edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.