Alzheimer Bakımında Davranışsal Yaklaşımlar: ‘Gerçek’ Her Zaman Gerekli mi?

Doç. Dr. Hasan Armağan Uysal, Alzheimer bakımında iletişim, bilişsel depo, 'pembe yalanlar' ve kaşık teoremi gibi yöntemlerle sürecin nasıl yönetileceğini anlattı.

Yayın Tarihi: 18.11.2025 11:24
Güncelleme Tarihi: 18.11.2025 11:24

Alzheimer Bakımında Davranışsal Yaklaşımlar: ‘Gerçek’ Her Zaman Gerekli mi?

Alzheimer bakımında davranışsal yaklaşımlar: Gerçeği söylemek her zaman çözüm mü?

Medicana Sağlık Grubu Nöroloji Bölümü'nden Doç. Dr. Hasan Armağan Uysal, Alzheimer'ın yalnızca bellek değil, aynı zamanda davranışsal ve duygusal bir süreç olduğunu vurguluyor. Uysal, hem hasta hem de bakım veren için zorlu geçen bu dönemde doğru iletişim, sabır ve duygusal anlayışın önemine dikkat çekiyor.

Uysal, 'Alzheimer hastalığı sadece bir bellek hastalığı değil, aynı zamanda davranışsal ve duygusal bir süreçtir. Bu süreçte hem hasta hem de bakım veren büyük bir sınavdan geçer. Doğru iletişim, sabır, duygusal anlayış ve gerektiğinde küçük ‘pembe yalanlar’ bu süreci daha insancıl ve yönetilebilir hale getirir. Hastanın anıları silinirken, bakım verenin gerçeği anlatmaya çalışması hem süreci zorlaştırır hem de hastaya iyi gelmeyebilir' diyor.

Bilişsel depo: Deponuz ne kadar doluysa seyir o kadar hafif

Doç. Dr. Uysal, Alzheimer risk faktörleri arasında düşük eğitim düzeyinin öne çıktığını belirterek bilişsel depo (cognitive reserve) kavramını aktarıyor. Uysal'a göre öğrenme, okuma, sosyal ilişkiler ve çalışma hayatı beyinde bir 'kütüphane' oluşturuyor; bu depo ne kadar zenginse hastalığın klinik belirtileri o kadar hafif olabiliyor. Uysal, örnek vererek aynı yaşta iki Alzheimer hastası arasında klinik tabloda 1'e 10'a varan fark olabileceğini ifade ediyor.

Kaşık Teoremi: Bakım veren de tükenir

Bakım verenlerin en sık yaptığı hatalardan biri hastaya tek başına yüklenmek. Uysal, bunun önüne geçmek için 'Kaşık Teoremi'ni öneriyor: 'Bakım veren, her gün kendi enerjisinden bir "kaşık" kadarını hastaya verir. Eğer tüm kaşıklarını aynı anda tüketirse, sonunda hem hasta hem de bakım veren tükenir.' Bu nedenle yük paylaşımı, destek grupları veya derneklerle dayanışma önemli bir çözüm yolu olarak öne çıkıyor.

Davranışsal sorunların kaynağı: Tek neden yok

Uysal, davranışsal sorunların tek bir nedenle açıklanamayacağını; '2015'te Tales isimli bir bilim insanı' tarafından önerilen üçgen modeliyle açıklanabileceğini belirtiyor. Bu modelde hasta, bakım veren ve çevre üçgenin köşelerini oluşturuyor. Üçgenin dengesinin bozulması; açlık, susuzluk, ağrı, işitme/görme kaybı, bakım verenin stres ve tükenmişlik hali ya da iletişim eksikliği gibi etkenler davranışsal sorunlara yol açıyor. Uysal, çevrenin hastaya uygun hale getirilmesinin önemini vurguluyor: 'Hastalar çoğu zaman çevrelerini doğru algılayamazlar. Soğuk bir ortamda sıcaklayabilir, sıcak bir yerde üşüyebilirler.'

İletişimde pratik öneriler: 'Eve gitmek istiyorum' örneği

Uysal, Alzheimer hastalarının sıkça dile getirdiği 'Eve gitmek istiyorum' talebinin altında aidiyet, güven ve huzur arayışının yattığını söylüyor. 'Burası zaten senin evin' demek yerine hastanın anılarına ve duygularına yönelmek, konuyu bir nesne ya da hatıraya çekmek daha yararlı oluyor. Uysal'ın önerisi: 'Eve mi gitmek istiyorsun? Tamam, senin evin nasıldı, nerede yaşardın?' Sonrasında bir fotoğraf ya da hatıraya yönlendirmek sakinleştiriyor. Bu gibi durumlarda 'pembe yalanlar'ın insancıl ve yatıştırıcı etkisinden söz ediyor.

Ayrıca halisünasyon, delüzyon ve konfabulasyon gibi durumlara yaklaşımda da Uysal pragmatik bir yol öneriyor: Halisünasyona 'Evet, ben de gördüm, gel bakalım nerede?' gibi yumuşatan cevaplar; delüzyonda karşı çıkmadan yumuşatma; konfabulasyonda ise düzeltmek yerine anlatının tamamlanmasına izin vererek korku ve utanç duygularını en aza indirgeme yaklaşımları işe yarıyor.

Tekrarlayan sorular ve güvende olma ihtiyacı

Uysal, hastaların aynı soruyu tekrar etmesinin temelinde çoğunlukla 'Güvende miyim?' sorusunun yattığını belirtiyor. Bakış açısını değiştirmek, tekrarı kişisel algılamamak ve hastaya uğraş verecek, ilgisini çekecek aktiviteler sunmanın bu davranışları azalttığını aktarıyor.

Günlük rutin, beslenme ve uyku düzeni için pratik çözümler

Su içmeyi unutma veya karmaşık bulma gibi sorunlara karşı Uysal, suyu kişiselleştirilmiş bardaklarda sunmayı ve teşvik edici ifadeler kullanmayı öneriyor: 'Bak sana ne getirdim, bu sefer çay değil, suymuş' ya da 'Bir tadına bak bakalım, nasılmış?' Ayrıca yemek reddi, tat-koku bozuklukları veya zehirlenme korkusu gibi durumlarda sofrayı sadeleştirme, aynı beslenme saatleri ve birlikte yemeyi önermek fayda sağlıyor.

Kıyafet değiştirme direnci ve gece dolaşmaları içinse basit düzenlemeler öneriliyor: odayı uygun ısıda ve aydınlıkta tutmak, giysileri sadeleştirmek, üzerine etiket koymak ve gündüz aktivitelerini artırarak sirkadiyen ritmi desteklemek. Uysal, akşam saatlerinde loş ışık ve sakin bir ortam oluşturmanın rahatlatıcı olduğunu vurguluyor.

Sonuç: Doç. Dr. Hasan Armağan Uysal'a göre Alzheimer bakımında temel hedef, hastanın güven ve aidiyet duygusunu korumak; bakım verenin tükenmesini önlemek ve çevre ile iletişimi hasta odaklı, esnek yaklaşımlarla düzenlemek. Bu yaklaşımlar ilaç tedavisini tamamlayıcı, süreci daha insancıl ve yönetilebilir kılıyor.

MEDİCANA INTERNATİONAL İZMİR HASTANESİ NÖROLOJİ UZMANI DOÇ. DR. HASAN ARMAĞAN UYSAL

MEDİCANA INTERNATİONAL İZMİR HASTANESİ NÖROLOJİ UZMANI DOÇ. DR. HASAN ARMAĞAN UYSAL