ASO Başkanı Seyit Ardıç: TCMB İletişimi Enflasyonla Mücadelede Kritik
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, ASO'nun ağustos ayı meclis toplantısında Türkiye ekonomisinin önceliklerini ve para politikasının rolünü değerlendirdi. Toplantıya Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan da katıldı.
Ardıç, küresel ekonomideki gelişmelere işaret ederek ABD Başkanı Trump'ın yeni tarifelerinin küresel ticaret dengelerini yeniden şekillendirdiğini söyledi. Ayrıca geçen hafta Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan Zengezur Koridoru'nu önemli bir adım olarak nitelendirdi ve şunları kaydetti: "Koridorun açılmasıyla birlikte, ülkemiz Avrupa-Asya ticaret hattında transit merkez olma fırsatı yakalayabilecek. Yeni fırsat ve tehditlerin olduğu bu dönemde, ülkemizin rekabet gücünü koruyup artırabilmesi için hem özel sektörün hem de kamu kesiminin hızlı, kararlı ve proaktif adımlar atması hayati önem taşıyor."
Kamu, tasarruf konusunda öncü ve örnek olmalı
Ardıç, enflasyonla mücadele hedeflerinin piyasa beklentileriyle giderek daha fazla uyumlu hale geldiğini ve TCMB yönetiminin sergilediği kararlı duruşun önemini vurguladı. Ardıç, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının, para politikasını piyasa aktörleriyle güçlü bir iletişim içinde yürütmesi, enflasyonla mücadelede başarının diğer bir anahtarıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Ardıç, rezervlerin yeniden mart ayı seviyelerine ulaşmasının ve ülkenin kredi risk priminde görülen hızlı düşüşün uygulanan politikaların kredibilitesini gösterdiğini belirtti. Ancak arzu edilen rezerv artışının, yüksek faiz için gelen sıcak paradan değil ihracattan, yüksek katma değerli üretimden ve yatırımlardan sağlanması gerektiğini vurguladı: "Ancak arzu edilen rezerv artışının, yüksek faiz için gelen sıcak paradan değil ihracattan, yüksek katma değerli üretimden ve yatırımlardan sağlanması gerektiği unutulmamalıdır."
Para politikasının tek başına yeterli olamayacağını belirten Ardıç, sürecin sıkı maliye politikası ve bütçe disipliniyle desteklenmesi gerektiğine dikkat çekti. Ardıç, TCMB'nin son enflasyon raporundaki şu ifadeyi önemli bulduklarını söyledi: "Bütçe dengesi hedeflerine, gelir artışları yerine harcamalardaki düşüşün önceliklendirilerek ulaşılması, makroekonomik dengelenmeyi ve enflasyonla mücadeleyi destekleyecektir" ve ekledi: "Kamu kesiminin, harcamaları kontrol altına alarak, toplumun genelinde gerçek anlamda bir tasarruf yaptığı algısını oluşturması, enflasyonla mücadelenin inandırıcılığını arttıracaktır. Kamu, tasarruf konusunda öncü ve örnek olmalıdır."
Reel sektörün önünü açan bir anlayışa ihtiyaç var
Ardıç, enflasyonun toplumsal maliyeti ve reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerine vurgu yaparak, sanayide iki çeyrek üst üste yaşanan daralmanın enflasyonun en büyük maliyetinin reel sektöre yüklendiğini gösterdiğini, bunun yatırım kararlarını ve üretimi baskıladığını bildirdi.
Sanayicilerin üretim maliyetlerindeki artış, ihracat pazarlarındaki daralma ve finansmana erişim zorluklarıyla mücadele ettiğini, faiz oranlarının oldukça yüksek olduğunu söyleyen Ardıç, bu sistemin sürdürülebilir olmadığını belirtti. Enflasyondaki düşüş eğiliminin sürmesini ve faiz indirimlerinin devam ederek ticari kredi faizlerine de yansımasını beklediklerini ifade ederek şu çağrıyı yaptı: "Ekonomik aktivitenin sürdürülebilirliği ve büyümenin yeniden ivme kazanması, yalnızca talebi baskılayarak değil, aynı zamanda üretim ve yatırım ortamının desteklenmesiyle mümkündür. Günü kurtaran değil, geleceği şekillendiren politikalarla reel sektörün önünü açan bir anlayışa ihtiyacımız var. Sanayicinin sesini duyan, ihtiyaçlarını gözeten, üretimi destekleyen bir ekonomi modeliyle yolumuza devam edelim."
Ardıç, "Nefes Kredisi" gibi desteklerin daha fazla işletmeyi kapsayabilmesi için tutarının acil olarak artırılması ve kapsamının genişletilmesi gerektiğini belirtti. KOBİ'lere verilen desteğin istihdam ve üretimin sürdürülebilirliği açısından kritik önemde olduğunu vurguladı.
Reeskont kredilerinin dış pazarlarda rekabet eden ihracatçı firmalara önemli finansman sağladığını belirten Ardıç, bu imkanların güçlendirilmesini önerdi: "Reeskont imkanlarının artırılması, firmaların rekabet gücünü arttıracaktır. Bu çerçevede, toplam reeskont hacminin 3 aylık ihracat miktarı olan yaklaşık 65-70 milyar dolar düzeyine çıkarılması önemli olacaktır. Döviz bazlı reeskont kredilerinin kullanım oranının ve günlük limitlerinin artırılması da sanayicilerimizin likiditeye erişimini kolaylaştıracaktır."