TMD Başkanı Yılmaz: Türkiye'nin yer altı potansiyeli 3,5 trilyon dolar
Hümeyra Ayaz - Türkiye'nin madencilik sektörü, dış ticaret açığını azaltma ve ekonomik katma değer yaratma açısından kritik önem taşıyor. AA muhabirinin Türkiye Madenciler Derneği'nden (TMD) edindiği verilere göre, yılın ilk 6 ayında Türkiye'nin toplam dış ticaret açığı 49,3 milyar dolar olurken, bunun 20,82 milyar doları madencilik ve taş ocakçılığı sektöründen kaynaklandı.
Madenciliğin dış ticaret açığına etkisi
TMD Başkanı Mehmet Yılmaz, AA'ya yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin yer altı potansiyeli 3,5 trilyon dolar. Bu potansiyeli kullanamayıp her yıl 50-60 milyar dolarlık dış ticaret açığı vermek kabul edilemez." dedi. Yılmaz, madenciliğin Türkiye ekonomisinde bir lokomotif sektör olması gerektiğini belirtti ve gelişmiş ülkelerde madenciliğin hep öncü rol oynadığını vurguladı.
Arama ve işletme ruhsatları
Ülkenin 78,3 milyon hektarlık yüzölçümünde madencilik arama ruhsat sahaları 7,7 milyon hektarı kapsıyor. Ancak işletme ruhsatlı alanlar toplam yüzölçümün binde 1'i seviyesinde bulunuyor ve neredeyse her 200 arama ruhsatından sadece 1'i işletmeye dönüşüyor.
Orman ve zeytinliklerde madencilik
Orman alanlarında madencilik faaliyetleri Türkiye yüzölçümünün yalnızca binde 1’ini oluşturuyor. Faaliyet sonrası rehabilitasyon ve yeniden ağaçlandırma yasal zorunluluk kapsamında yürütülürken, bugüne kadar 11 bin 325 hektar alan rehabilite edildi. Yılmaz, "Türkiye'de orman alanlarının sadece binde 0,38'i madencilik amacıyla kullanılıyor" diyerek, bu konuda oluşan yanlış algılara dikkat çekti.
Zeytinlik alanlarla ilgili tartışmalara da değinen Yılmaz, "Zeytin ağacı kutsaldır ama dünyada olduğu gibi parametreleri ve kriterleri yerine getirilerek faaliyet yapılabilir. Sanayi tesisleri, ikinci konutlar hatta otoyollar da zeytinlik alanlarında tahribata sebep olabiliyor. Bunu optimize etmek ülkenin çıkarı için çok önemli." ifadelerini kullandı.
Altın, bor, mermer ve stratejik mineraller
Yılmaz, Türkiye'nin bor rezervlerinin dünya toplamının yüzde 73'ünü oluşturduğunu ve bordan katma değerli ürün üretiminin sınırlı kaldığını belirtti. Rafine bor ürünlerinin cam, gübre, akü ve savunma sanayi gibi kritik sektörlere satılmasıyla yaklaşık 2 milyar dolarlık ek gelir potansiyeli olduğunu söyledi. Mermer ihracatında işlenmiş ürünlerin tercih edilmesi halinde ise 1,5 milyar dolarlık katkı sağlanabileceğini kaydetti.
Türkiye'nin altın, bor ve doğal taşta güçlü konumuna değinen Yılmaz, "Yaklaşık 5 bin ton altın rezervimiz var ama güncellenirse 10 bin tona yaklaşabilir. Borda dünya şampiyonuyuz. Doğal taşta marka olmuş ürünlerimiz var." ifadelerini kullandı.
Enerji dönüşümü ve kritik mineraller
Yılmaz, enerji dönüşüm sürecinde lityum, grafit ve nadir toprak elementleri gibi minerallerin önemine dikkat çekerek, "Lityum, grafit, nadir toprak elementleri elektrikli araç, rüzgar türbini ve güneş paneli üretiminde hayati önem taşıyor. Yeşil enerjiye dönerken 6 ila 9 kat daha fazla madencilik yapacağız. Bu potansiyeli harekete geçirmeliyiz." dedi.
Savunma, enerji dönüşümü ve yüksek teknoloji sektörlerinin kritik minerallere bağımlı olduğunu belirten Yılmaz, "Türkiye, lityum, gümüş, titanyum, demir, manganez, çinko, bakır ve alüminyum gibi minerallerde stratejik bir konuma sahip." ifadesini kullandı. Ayrıca bir elektrikli aracın klasik araca göre 6 kat, bir deniz üstü rüzgar türbininin ise doğal gaz santraline göre 13 kat daha fazla mineral kullandığını paylaştı.
Yılmaz, Türkiye'nin 2035 hedefi olan 60 gigavat ilave yenilenebilir enerji kapasitesinin madencilik girdilerine büyük talep artışı getireceğini de sözlerine ekledi.