Günümüzde iklim değişikliği, Türkiye'nin doğal alanlarında alarm verici etkiler yaratmaya devam ediyor. Avrupa Birliği'nin Copernicus uydu izleme sistemi verilerine göre, 2024 yılı ilkbaharı, tarihin gördüğü en sıcak dönem olarak kayıtlara geçti. Türkiye'de ise mevsimlerin normallerinin üzerinde seyrettiği bir yıl geçiriliyor. Kış ve ilkbahar aylarında yaşanan yüksek sıcaklıklar, Haziran ayında pek çok şehirde termometrelerin 40 dereceyi aşmasına yol açtı, bazı bölgelerde ise rekor sıcaklık değerleri ölçüldü.
TÜRKİYE'DE YANGIN TEHLİKESİ ARTIYOR
Bu aşırı sıcaklık artışı, yangın riskini de önemli ölçüde artırdı. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, 1-21 Haziran döneminde Türkiye genelinde kaydedilen orman yangınları geçen yıla göre neredeyse beş kat artarak 399'a yükseldi. Yangınlar sonucunda zarar gören ormanlık alan miktarı da dikkat çekici bir şekilde arttı; geçen yılın aynı döneminde 41 hektarlık alan zarar görürken, bu yıl bu rakam 2 bin 548 hektara ulaştı.
HAZİRAN'DA TEMMUZ VE AĞUSTOS SICAKLARI GÖRÜLDÜ
Prof. Dr. Murat Türkeş'in belirttiği gibi, Türkiye coğrafyası özellikle Çanakkale'den Adana'ya kadar olan bölgede yüksek yangın tehlikesi taşıyan bir yangın coğrafyasına sahiptir. Son yıllarda gözlemlenen sıcak hava dalgaları, mevsimlerin sınırlarını zorlayarak Haziran ayında bile tipik olarak temmuz ve ağustos aylarına ait sıcaklık şartlarının yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum, iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın etkilerinin Türkiye üzerindeki giderek artan etkisini göstermektedir.
ORMANLAR YANGINLAR İÇİN YAKIT DEPOSU HALİNE GELDİ
Yüksek sıcaklıkların orman yangınları üzerindeki olumsuz etkileri üzerine konuşan Prof. Dr. Türkeş, "Giderek daha sıcak bir dünya ve değişen yağış rejimi, özellikle Akdeniz ikliminin hakim olduğu Türkiye'de yaz aylarını daha kurak ve sıcak geçmesine yol açıyor. Bu durum, bitki örtüsünün, ormanların ve tarım alanlarının hızla kurumasına ve yangınlar için büyük bir yakıt deposu haline gelmesine sebep oluyor" dedi.
Yangınların sıklığının ve şiddetinin artmasının yanı sıra, geleneksel yangın yönetim stratejilerinin de gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Türkeş, kriz tabanlı yönetimden risk odaklı proaktif yaklaşıma geçişin önemine dikkat çekti. Orman yangınlarının önlenmesi ve kontrol altına alınması için bütüncül ve öngörüye dayalı bir yönetim sisteminin gerekliliğini vurguladı.