İran–Irak Savaşı (1980-1988): 45 Yılın Ardında Bölgesel Yıkım
AHMET DURSUN
Savaşın kökeni: Sınırlar, ideoloji ve bölgesel rekabet
1980 ile 1988 yılları arasında süren İran–Irak Savaşı, sadece iki komşu devlet arasındaki sınır ihtilafı değildi; aynı zamanda ideolojik, dini ve jeopolitik bir hesaplaşmaydı. Çatışmanın merkezinde, Basra Körfezi'ne açılan Şattü'l Arap (Arvand Rud) suyolu üzerindeki hak talepleri ve 1975 Cezayir Anlaşması'nın geçersiz sayılması yer aldı. 1979 İran Devrimi ise gerilimi tırmandırdı; yeni Tahran yönetiminin meydan okuyan politikası, Saddam Hüseyin tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak algılandı.
Savaşın başlaması ve ilk aşama
Savaş, Irak lideri Saddam Hüseyin'in 22 Eylül 1980'de İran'ın Huzistan eyaletindeki Abadan ve Hürremşehr kentlerine saldırmasıyla başladı. Irak'ın hızlı bir zafer umudu gerçekleşmedi; İran ordusu toparlandı ve direnç gösterdi. Tahran ile Bağdat birbirini bombaladı; Irak, Abadan ve Hürremşehr'i abluka altına aldıysa da amaçlanan sonuç elde edilemedi. 1982'de İran karşı saldırıya geçerek işgal altındaki bölgeleri geri aldı ve cephe, siper savaşlarına dönüşerek uzun süre neredeyse hareketsiz kaldı.
Yıpratma dönemi ve kimyasal silahlar
1984'ten itibaren çatışma yıpratma savaşına dönüştü. Iran insan gücüne dayalı taarruzlarla öne çıkarken, Irak hava üstünlüğü ve modern silahlarla karşılık verdi. Bu dönemin en karanlık boyutu, Irak'ın kimyasal silah kullanımını sistematik hale getirmesiydi. Hardal gazı ve sarin gibi zehirli gazlar hem askeri hem de sivil hedeflere karşı kullanıldı. 1984'te Mecnun Adaları, 1986'da Fevziye Cephesi, 1987'de Serdeşt ve 1988'de Halepçe başta olmak üzere birçok büyük kimyasal saldırı gerçekleştirildi. Birleşmiş Milletler uzmanları 1984'ten itibaren hazırladıkları raporlarda bu kullanımı doğruladı. Sonuç olarak binlerce kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi kalıcı sakatlıklar yaşadı.
Tanker savaşları ve uluslararası müdahale
Savaş kara cepheleri dışında Basra Körfezi'ne yayıldı; iki taraf da birbirinin petrol ihracatını hedef aldı. Bu süreç “Tanker Savaşı” olarak anıldı. 1987'den itibaren ABD donanması bölgedeki tankerleri korumak için devreye girdi. 14 Nisan 1988'de USS Samuel B. Roberts mayına çarptı; 18 Nisan 1988'de ABD, Basra Körfezi'ndeki İran güçlerine karşı Peygamber Devesi Operasyonunu başlattı. Operasyon sırasında iki Amerikan askerinin öldüğü, 56 İran askerinin hayatını kaybettiği bildirildi. Bu gelişmeler küresel petrol piyasalarını etkiledi ve çatışmanın uluslararası boyutunu artırdı.
Bölgesel pozisyonlar ve dış destek
Türkiye savaş boyunca tarafsız kalmayı sürdürdü. ABD, Sovyetler Birliği, Suudi Arabistan ve bazı Körfez ülkeleri genel olarak Irak'ı desteklerken; Suriye ve Libya gibi ülkeler İran'dan yana tavır aldı. Irak, Arap ülkelerinden aldığı ekonomik destekle ayakta kaldı. Ayrıca savaş sırasında açığa çıkan İran–Contra skandalı, ABD yönetiminin bazı gizli temas ve uygulamalarını gündeme getirdi.
Ateşkes, sonuçlar ve sonrası
Savaş, her iki tarafın da kabul ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 598 sayılı kararı ile 20 Ağustos 1988'de resmen sona erdi. Barış görüşmeleri için Ali Ekber Haşimi Rafsancani görevlendirildi; Ruhullah Humeyni anlaşmayı kabul ederken kararın "bir bardak zehir içmek gibi" olduğunu söyledi. Ateşkesin ardından İran kuvvetleri geri çekildi ve 1975 Cezayir Anlaşması'nda öngörülen sınırlara döndü. Savaş, yaklaşık bir milyon kişinin ölümü, iki milyon yaralı, milyarlarca dolar ekonomik zarar ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesiyle iki ülkeye ağır yıkım getirdi.
Kalıcı etkiler ve toplumsal hafıza
İran'da savaş, sinema, kitap ve anma törenleriyle geniş biçimde işlendi; müzeler açıldı ve halk hafızasında derin izler bıraktı. Irak tarafında ise Saddam rejiminin yıkılması sonrası dönemin politik söylemleri sahiplenilmedi. 2003'e kadar devam eden esir değişimleri ve 11 Mart'ta Hasan Ruhani'nin Bağdat ziyaretinde 1975 Cezayir Anlaşması'na dönüş kararı ile Şattü'l Arap'ın ortak temizlenmesi gibi adımlar, savaşın kalıntılarının giderilmesine yönelik işaretler oldu.
İran–Irak Savaşı, galibin olmadığı, bölgesel dengeleri uzun yıllar etkileyen ve insani maliyeti ağır bir çatışma olarak modern tarihin en yıkıcı bölgesel savaşlarından biri olarak kayda geçti.