GRAFİKLİ - Türkiye'de kuraklık alarmı: Yüzde 70'lik alan risk altında
GÜLSELİ KENARLI - İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'nin kuraklık açısından en kritik dönemlerinden birini yaşadığını belirtti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine göre ülke genelinde şiddetli veya olağanüstü kuraklık etkileri görülüyor.
Kuraklığın kapsamı ve dönemsel etkileri
Prof. Dr. Kadıoğlu, Ağustos 2024-Temmuz 2025 döneminin son 65 yılın en kurak yıllarından biri olarak kayıtlara geçtiğini söyledi. SPI verilerine göre Türkiye'nin yüzde 70'inin şiddetli veya olağanüstü kuraklık koşulları altında olduğuna dikkat çekti.
Kadıoğlu, kuraklığın etkilerini periyotlara göre şöyle özetledi: "3 aylık periyotta kuraklıklar tarımsal üretimi, 6 aylıkta içme suyu ve nehir akışlarını, 9 aylıkta su rezervlerini, 12 aylıkta ise ekonomi ve toplumsal yaşamı doğrudan etkiledi."
En fazla etkilenen bölgeler ve iller
3 aylık periyotta kuraklığın daha çok batı ve iç bölgelerde görüldüğünü; İç Anadolu'da Ankara, Kırşehir, Afyon ve Konya gibi illerde şiddetli kuraklık yaşandığını aktardı. 6 aylık periyotta kurak alanların genişlediğini belirten Kadıoğlu, Batı Anadolu ve Ege'de Kütahya, Uşak, Afyon ile Marmara'nın güneyinde olağanüstü kuraklık görüldüğünü söyledi.
9 aylık haritada Doğu Anadolu'daki kuraklığın belirginleştiğine dikkat çeken Kadıoğlu, Batı Anadolu'da Afyon, Kütahya ve Denizli'nin olağanüstü kurak olduğunu ve bunun hidrolojik kuraklığın başladığının göstergesi olduğunu belirtti. Güneydoğu Anadolu'da Şanlıurfa, Mardin, Siirt ve Diyarbakır aşırı ve şiddetli kuraklık yaşıyor.
12 aylık periyotta en kapsamlı tablonun ortaya çıktığını vurgulayan Kadıoğlu, Kütahya, Uşak, Afyon, Balıkesir'in güneyi, Şanlıurfa, Diyarbakır, Siirt ve Mardin'in olağanüstü kurak; Konya, Karaman, Mersin, Isparta ve Kayseri'nin şiddetli kurak olduğunu aktardı.
Kadıoğlu'nun değerlendirmelerine göre kuraklıkta en kritik bölgeler İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olarak öne çıkıyor. Ayrıca, "En fazla yağış azalması yüzde 74'le Ege'de, yüzde 65'le Güneydoğu Anadolu'da, yüzde 55'le Doğu Anadolu'da ve yüzde 48'le İç Anadolu'da yaşandı" tespitini paylaştı.
Kuraklığın olası sonuçları
Prof. Dr. Kadıoğlu, şiddetli kuraklığın tahıl ve sebze veriminde %40 ila %60 arasında kayıplara yol açabileceğini, bunun sonucu olarak gıda fiyatlarının artabileceğini belirtti. Ayrıca baraj doluluk oranlarının %30'un altına inebileceği, içme suyu kesintileri yaşanabileceği, yer altı su seviyelerinin gerileyebileceği ve kuyuların kuruyabileceği uyarısını yaptı.
Nehir ve akarsu debilerinin %30 ila %50 azalabileceğini kaydeden Kadıoğlu, SPI verilerinin Türkiye'de kuraklığın boyutunun ciddi ve yaygın olduğunu ortaya koyduğunu söyledi ve "2024-2025 dönemi, Türkiye'nin birçok bölgesinde meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklığın üst üste bindiği en kritik yıllardan biridir" değerlendirmesini paylaştı.
Alınması gereken önlemler
Kadıoğlu, tarımda yüksek su isteyen ürünlerden vazgeçilmesi, vahşi sulamanın yasaklanması ve modern sulama tekniklerinin uygulanması gerektiğini vurguladı. Yerel, kuraklığa dayanıklı ata tohumlarının desteklenmesi önerildi.
Sanayi tarafında atık suların arıtılarak yeniden kullanılması, su verimliliği teknolojilerinin zorunlu hale getirilmesi, deniz suyu arıtma yatırımlarının desteklenmesi ve su tüketimi yüksek tesislerin düzenli denetlenmesi gerektiğini belirtti.
Yerel yönetimlere yönelik önerileri arasında "Kent Su Bütçesi" hazırlayarak su kaynaklarını gelir–gider hesabıyla yönetmek, şebekelerde kayıp-kaçak oranlarını hızla düşürmek ve yağmur sularını sarnıçlarda depolamak yer aldı. Vatandaşlara ise suyu tasarruflu kullanma çağrısı yaptı.
Kapanışta Kadıoğlu, "Kuraklıkla mücadele ancak yerel yönetimlerin altyapıyı güçlendirmesi, tarımda suya göre ürün ve modern sulama anlayışına geçilmesi, sanayinin geri kazanım ve verimlilik teknolojilerine yatırım yapması, vatandaşların günlük hayatta tasarruf alışkanlıklarını benimsemesi ile mümkündür. Aksi halde, 2030'da su stresi, 2050'de su fakirliği riski kaçınılmazdır." dedi.