Modern Yaşamda Asosyallik ve Sosyal Kaygı: Nedenler ve Çözümler

Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin, asosyalliğin yükselişini, sosyal kaygının belirtilerini ve dijitalleşmenin etkilerini anlattı; tedavi ve çözüm yolları paylaşıldı.

Yayın Tarihi: 22.11.2025 11:08
Güncelleme Tarihi: 22.11.2025 11:08

Modern Yaşamda Asosyallik ve Sosyal Kaygı: Nedenler ve Çözümler

Asosyallik neden artıyor? Psikolog Gültekin anlattı

Eskişehir'de görev yapan Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin, modern yaşamın getirdiği asosyallik eğilimini ve altında yatan psikolojik ile sosyokültürel etkenleri değerlendirdi. Gültekin, dijitalleşmenin çok sayıda yüzeysel etkileşim sağlasa da anlamlı sosyal bağ kurmayı zorlaştırdığını vurguladı: "Araştırmalar, dijitalleşen dünyada kişinin çok sayıda yüzeysel etkileşime sahip olmasına rağmen anlamlı sosyal bağlar kurmakta zorlandığını gösteriyor. Bu durum, ’Yalnız olduğum için değil, yalnız hissettiğim için geri çekiliyorum’ noktasına dönüşebiliyor."

Sosyal kaygı nasıl tanımlanıyor?

Gültekin, sosyal kaygıyı şu şekilde açıkladı: Başka insanlar tarafından gözlenme kaygısı yaşanması; alışveriş yaparken biriyle konuşma, gözlenme, performans sergileme ve sunum yapma gibi toplumsal etkileşimlerde yoğun korku hissedilmesi sosyal kaygı olarak tanımlanıyor. Bu kaygının temelinde sıklıkla başkaları tarafından kabul edilme ve onaylanma ihtiyacına yönelik aşırı hassasiyet bulunuyor. Kişi sosyal bir ortama girdiğinde tüm dikkatini çevresinin tepkilerine yöneltebiliyor.

Belirtiler ve performans döngüsü

Gültekin, sosyal kaygı yaşayanların "Beni onaylıyorlar mı?" veya "Yanlış bir şey mi söylüyorum?" gibi düşüncelerle en küçük ifadeleri bile tehdit olarak algılayabildiğini söyledi. Bu duyarlılığa genellikle başarısız performans korkusu eşlik ediyor. Kaygı arttıkça fizyolojik uyarılma yükseliyor; kalp çarpıntısı, titreme ve zihinsel dağınıklık gibi belirtiler ortaya çıkıyor ve bunlar kişinin performansını gerçekten düşürüyor. Böylece kişi, korktuğu olumsuz değerlendirilmeyi kendi kaygısıyla tetikleyen bir kısır döngüye giriyor.

Kimlerde daha sık görülüyor? Araştırma bulguları

Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye Ruh Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre, sosyal kaygının 1 yıllık yaygınlığı toplumda %1.8, kadınlarda %2.3, erkeklerde ise %1.1 düzeyinde. Gültekin, ilginç bir çelişkiye dikkat çekti: "Kadınlarda sosyal kaygı daha sık görülmesine rağmen tedaviye başvuranların çoğu erkekler." Uzmanlar bu durumu erkeklere yönelik toplumsal atılganlık beklentisinin neden olduğu daha büyük rahatsızlığa bağlıyor. Sosyal kaygı genellikle ergenlik döneminde, 13-20 yaş arasında başlıyor.

Dijitalleşme, pandemi ve geri çekilme

Gültekin, sosyal geri çekilmenin çoğu zaman sosyal kaygının doğal bir uzantısı olduğunu belirtti. Modern yaşamın geri çekilmeyi besleyen faktörleri arasında tükenmişlik, aşırı iş yükü, dijital dünyanın kolay ilişkileri ve duygusal yorgunluk sayıldı. Ayrıca pandemi sonrası yüz yüze temasın azalmasının sosyal kaygıyı artırdığına dair bulguların bulunduğunu aktardı.

Sosyal medya ve benlik algısı

Sosyal medyanın sürekli karşılaştırma kültürünü beslediğini vurgulayan Gültekin, bunun kişinin benlik algısında bozulma yaratarak sosyal ortamlara girme isteğini azaltabildiğini söyledi. Bu bağlamda asosyalliğin tek başına bir neden değil, kaygı, tükenmişlik, güvensizlik ve sosyal baskının birleşimiyle ortaya çıkan bir sonuç olduğunu belirtti.

Tedavi ve umut

Gültekin, bilimsel araştırmaların sosyal kaygı ve geri çekilmenin doğru psikoterapi yöntemleriyle değiştirilebildiğini gösterdiğini aktardı. Bilişsel ve farkındalık temelli terapiler, kişiye hem iç dünyasıyla daha sağlıklı bir ilişki kurma hem de başkalarının tepkilerini daha gerçekçi yorumlama konusunda yardımcı oluyor. Gültekin, uygun psikoterapi yöntemlerinin bu döngüyü kırmada etkili olduğunu söyledi.

Son söz: Asosyallik insani bir tepki

Gültekin, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: "Artan asosyallik bireyin zayıflığı değil, modern yaşamın karmaşık taleplerine verilen insani bir tepki. Sorunu anlamak kadar, kişinin kendisiyle ve çevresiyle kurduğu ilişkiyi yeniden değerlendirmesi de önemlidir. Çünkü sosyal ilişkiler, psikolojik iyilik hâlinin en önemli iyileştirici kaynaklarından biri olmayı sürdürüyor."

ESKİŞEHİR'DE BULUNAN PSİKOLOG DENİZ YETKİNOĞLU GÜLTEKİN, "ARAŞTIRMALAR, DİJİTALLEŞEN DÜNYADA...

ESKİŞEHİR'DE BULUNAN PSİKOLOG DENİZ YETKİNOĞLU GÜLTEKİN, "ARAŞTIRMALAR, DİJİTALLEŞEN DÜNYADA KİŞİNİN ÇOK SAYIDA YÜZEYSEL ETKİLEŞİME SAHİP OLMASINA RAĞMEN ANLAMLI SOSYAL BAĞLAR KURMAKTA ZORLANDIĞINI GÖSTERİYOR. BU DURUM, 'YALNIZ OLDUĞUM İÇİN DEĞİL, YALNIZ HİSSETTİĞİM İÇİN GERİ ÇEKİLİYORUM' NOKTASINA DÖNÜŞEBİLİYOR" DEDİ.

PSİKOLOG DENİZ YETKİNOĞLU GÜLTEKİN.