Yerli Arıtma Teknolojisiyle Marmara'da Azot ve Fosfor Kirliliğine Çözüm
Çalışma ve Bulgular
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güçlü İnsel ile Doç. Dr. Didem Okutman Taş liderliğindeki ekip, Marmara Denizi'nde müsilaja yol açan azot ve fosfor yüklerini azaltmak amacıyla 8 aylık bir çalışmanın ardından yerli bir arıtma teknolojisi geliştirdi.
Araştırmada, mevcut tesislerde yaygın olarak kullanılan "anaerob-anoksik-oksik" sistemlerinin Avrupa Birliği'nin yeni deşarj standartlarını karşılamada yetersiz kaldığı tespit edildi. Çalışma, Marmara'ya ulaşan toplam azot yükünün %74'ünün ve fosfor yükünün %22'sinin kentsel atık sulardan kaynaklandığını ortaya koydu.
Geliştirilen Teknoloji ve Performansı
Pilot tesiste ve Marmara Bölgesi'ndeki 7 büyük ölçekli arıtma tesisinden elde edilen verilerle yapılan simülasyonlarda, geliştirilen bardenpho prosesi ile biofilm-contact denitrification (hibrit) sistemlerinin sıkılaştırılmış azot, fosfor ve ilaç kalıntısı gibi kirleticileri yüksek düzeyde arıttığı belirlendi.
Prof. Dr. Güçlü İnsel AA muhabirine şu değerlendirmeyi yaptı: "Mevcut arıtma tesislerine göre daha verimli, küçük ve az enerji harcayan yerli bir teknoloji geliştirdik. Kentsel Atık Su Arıtma Tesisi Yönetmeliği'ne göre litre başına toplam azot 10, toplam fosfor 1 miligram. Ancak 2024 Kasım'da AB bunu değiştirdi, toplam azotu 8'e, toplam fosforu da 0,5'e indirdi. Atık su arıtma tesisi çıkış kriterleri Avrupa'da ve dünyada giderek düşürülüyor çünkü nüfus arttıkça bu değerler de kirlenmeyi azaltmak için düşürülmeli. Mevcut tesislerin de buna uyum sağlayıp teknolojik olarak revize edilmesi gerekiyor, alternatiflerden biri de bizim ürettiğimiz teknoloji."
Avantajlar ve Uygulanabilirlik
İnsel, Türkiye'de atık su arıtımında azotu gideren bakterilerin Avrupa'dakine göre daha yavaş çalıştığını; bu nedenle daha büyük alanlara ihtiyaç duyulduğunu, bazı tesislerin mevcut kriterleri karşılayabildiğini ancak daha uygun sistemlere gereksinim olduğunu vurguladı. Normalde 1 metreküp atık su arıtabilmek için 0,35 metrekare alan gerekirken, geliştirilen teknolojiyle bu alan 0,15 metrekare'ye düşürülebiliyor. Bu yarı yarıya alan tasarrufu büyük kapasiteler için önemli bir avantaj sunuyor.
İnsel, sistemin girişte atık su içindeki organik karbonu ayrıştırıp bu kaynağın bir kısmını arıtmada, bir kısmını ise enerji geri dönüşümünde kullanabildiğini belirterek, "Bu öndeki ayırım çok verimli olduğu için bu organik karbonu tesisin içinde azot veya fosfor giderimi, biyogaz eldesi ve enerji sağlayacak başka teknoloji için kolaylıkla kontrol edebiliyorsunuz." dedi.
Şehir merkezlerinde yer sıkıntısı olan bölgelerde sistemin avantaj sağladığını, ilk yatırım maliyeti yüksek olsa da küçük alanlara sığması ve işletme maliyetlerinde sağladığı tasarrufla öne çıktığını belirten İnsel, geliştirdikleri prototipin ileri biyolojik aşamasında sulama suyu veya deşarj kriterlerini sağlama gibi ihtiyaçlara cevap vereceğini söyledi.
İnsel son olarak, "Bu teknoloji sayesinde, sulama ve kentsel atık su arıtma tesisi yönetmeliğine uygun kriterlerde su arıtılabiliyor. Yaz aylarında dahi tesis anlık optimize olabiliyor ve herhangi bir tesisin revizyonu için de kullanılabiliyor." ifadelerini kullandı.