İsrail'in Filistinlilere Yönelik Baskısı 8 Ekim 2023'ten Sonra Tarihi Seviyeye Ulaştı
FARUK HANEDAR/ENES CANLI - 8 Ekim 2023 itibarıyla İsrail'in Filistinlilere yönelik baskı, şiddet ve yerinden etme politikalarında yeni bir aşamaya geçildiği iddiası gündemde. Gazze'de 2 yıldır süren saldırılar ve mülksüzleştirme uygulamaları, 2 milyondan fazla kişiyi etkilediği belirtilen yıkımlarla öne çıkıyor.
Neden 8 Ekim dönüm noktası olarak görüldü?
İsrail yönetimi, 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısını bir başlangıç olarak nitelendirip, bunun intikam gerekçesiyle coğrafyadaki Filistinlilere karşı sertleşmeyi meşrulaştırdığı anlatısını benimsedi. Bu dönemde Gazze'de katliam, yerinden etme, yıkım ve açlığın silah olarak kullanılmasına ilişkin suçlamalar yoğunlaştı; aynı zamanda Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki baskılar da arttı.
Baskı, tutuklama ve yargı mekanizmalarının kullanımı
Hak örgütü Adalah avukatlarından Hadeel Ebu Salih, 8 Ekim'den sonra İsrail makamlarının ifade özgürlüğünü kısıtlayan ve yargıyı Filistinlileri baskı altında tutmak için kullanan yeni uygulamaları devreye soktuğunu belirtiyor. Ebu Salih, İsrail Yüksek Mahkemesinin Filistinlilere ait cesetlerin alıkonulmasına izin veren kararına dikkat çekti ve şunları aktardı: «Terörle mücadele yasası veya ifade suçları gerekçesiyle 800'den fazla tutuklama görüldü. Çoğu durumda iddianame düzenlenmedi; mahkemeler polise tutuklama süresinin uzatılması emri verdi.»
Ebu Salih, tutuklamaların çoğunda uzun süreli «güvenlik tutuklusu» statüsünün uygulandığını ve sadece 200 vakada iddianame sunulduğunu vurguladı. Ayrıca tutukluluk sırasında psikolojik ve fiziksel taciz iddialarına dikkat çekti ve «İsrail, Yahudiler için demokratik, Araplar için Yahudi devleti» ifadelerini kullandı.
Ev yıkımları, mülksüzleştirme ve yerleşim politikaları
İsrailli antropolog ve Ev Yıkımlarına Karşı İsrail Komitesi Başkanı Jeff Halper, ev yıkımlarının ve mülksüzleştirmenin yerleşimci sömürgeciliğinin temel aracı olduğunu belirtiyor. Halper, 1948 Nekbe'sinde yaklaşık 52 bin evin yıkıldığını, 500-600 kadar Filistinli yerleşim alanının yok edildiğini, 1967 sonrasında Batı Şeria ve Gazze'de yaklaşık 60 bin evin yıkıldığını, Gazze'de ise yaklaşık 300 bin evin İsrail ordusu tarafından yıkıldığına dikkat çekti. Toplamda bugüne kadar yaklaşık yarım milyon evin yıkıldığı hesaplanıyor.
Halper, 7 Ekim sonrası frenlerin kalktığını ve İsrail'in Filistin'i Yahudileştirmenin son aşamasına geçtiğini savunuyor. Ayrıca E1 yerleşim planının Ağustos 2025'te resmen başlatıldığını, bunun Batı Şeria'yı ikiye bölme ve ilhakı kolaylaştırma amacı taşıdığını aktardı.
Silvan örneği: Fahri Ebu Diyab'ın mücadelesi
Doğu Kudüs Silvan Mahallesi'nde doğup büyüyen Fahri Ebu Diyab, ailesinden kalan evinin 14 Şubat 2024'te İsrail'e bağlı Kudüs Belediyesi tarafından yıkıldığını anlattı. Özel arazisinde çocukları ve torunlarıyla birlikte yaşayan 10 kişinin evinin iş makineleriyle yıkıldığını ve şimdi arazide konulan bir konteynerde eşiyle yaşadığını belirtti.
Ebu Diyab, mahkeme ve belediyeye defalarca başvurmasına rağmen sonuç alamadığını, Silvan'da «Davud Şehri» adı altında genişleyen yasa dışı yerleşim projelerinin evinin yıkımına zemin hazırladığını söyledi. Bölgeden 155 evin daha yıkılmak istendiğini ve binin üzerinde insanın sürülmesinin planlandığını aktardı. Ayrıca kendi konteynerinin de hedef listesinde olduğunu dile getirdi.
Ebu Diyab, yıkım sırasında bölgede görev yapan polislerin sandviç ücretlerinin dahi kendisine ceza olarak yazıldığını belirterek, «Evimi yıkmaları sadece duvarı, tavanı yıkmak değil, hayatımızı, mazimizi, hatıralarımızı, geleceğimizi yıkmaları anlamına geliyor» dedi. 2024'te mahallesinde 34 evin yıkıldığını da ekledi.
Uluslararası destek ve uyarılar
Ebu Diyab, eski ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın danışmanı Matthew Miller dahil olmak üzere birçok diplomat ve BM yetkilisinin davasına destek verdiğini, buna rağmen İsrail makamlarının uluslararası desteği bahane ederek misilleme yaptığı görüşünü paylaştı. Uluslararası hukukun etkisiz kaldığı kanaatini vurguladı.
Sonuç: Yerinden edilme ve direniş
Hem Adalah avukatlarının hem de araştırmacıların tespitleri, 8 Ekim 2023'ten sonra uygulamaların yoğunlaştığını ve bu politikanın Filistinlilerin yerinden edilmesi, toprakların Yahudileştirilmesi ve yeni yerleşimlerin kurulması hedefini hızlandırdığını işaret ediyor. Halper, Filistinliler açısından uluslararası hukukun yetersiz kaldığı ve direnişin tek çıkış yolu olarak algılandığı tespitinde bulunuyor.
Fahri Ebu Diyab son olarak Müslüman ve Arap dünyasına Kudüs konusunda sorumluluk çağrısı yaparak, kentin sadece Filistinlilerin değil tüm İslam aleminin meselesi olduğunu vurguladı.