Arktik gemi trafiğindeki artış bölge ekosistemini tehdit ediyor
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü'nden Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Araştırma Görevlisi Dr. İrşad Bayırhan tarafından hazırlanan "Arktik Ayak İzi Üzerinde Denizcilik Faaliyetlerinin Olası Etkileri" başlıklı araştırma, Arktik bölgesine giren gemi sayısındaki artışın yol açtığı çevresel baskıları ortaya koyuyor.
Ana bulgular
Araştırmaya göre, Arktik kutup bölgesine giren gemi sayısı 2013-2023 döneminde %37 artarak 1298'den 1782'ye yükseldi. Bu artış, bölgede sera gazı ve siyah karbon emisyonlarının yükselmesine neden oluyor.
Raporda, siyah karbon emisyonlarının 2015'te 193 ton, 2020'de 199 ton olduğu; 2025'te 204 tona çıkmasının beklendiği vurgulanıyor. Ayrıca Kuzey Deniz Rotası üzerinden yapılan taşımacılıktan kaynaklı karbondioksit salımının 2050'ye kadar 2020'ye kıyasla 1,76 kat artarak 5,5 milyon tona ulaşabileceği öngörüldü.
NASA verilerine atıf yapılan çalışmada, 1979'dan bu yana Arktik deniz buzu her ay azalıyor ve modeller 2081-2100 döneminde Kuzey Kutbu'nda yaz-kış gemi trafiğine imkan verecek açık deniz rotaları öngörüyor.
Ekonomik kazanç mı, çevresel maliyet mi?
Araştırma, kuzey rotalarının açılmasıyla Asya-Avrupa ticaretinde mesafelerin neredeyse yarı yarıya kısalacağını; Süveyş ve Panama kanalları yerine bu rotaların tercih edilmesinin yakıt tüketimini düşüreceğini ancak hassas Arktik ekosisteminde emisyonların yoğunlaşmasına yol açacağını belirtiyor.
Araştırma yazarları, kısa vadede ekonomik avantajların elde edilebileceğini; fakat uzun vadede bölgenin kırılgan dengesinin tehdit altında kalacağına dikkat çekerek şu riskleri sıralıyor: yüksek karbon emisyonları, petrol sızıntısı riskleri, balast sularıyla taşınan istilacı türler ve gürültü kirliliği. Bu etkilerin bölgedeki canlı yaşamını geri dönülmez biçimde etkileyebileceği uyarısı yapıldı.
Uzman görüşleri
Enstitü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, karbon ayak izinin atmosferik sera gazı miktarını ölçen önemli göstergelerden biri olduğunu belirterek, deniz taşımacılığının küresel karbon ayak izinin yaklaşık %3ünden sorumlu olduğunu ve Arktik'te açılan yeni rotaların bu oranı artırma potansiyeline sahip olduğunu söyledi.
Gazioğlu, "Rota kısalması nedeniyle yakıt tüketiminde kısa vadeli azalmalar sağlansa da gemi baca emisyonları, kırılgan kutup ekosisteminde dünyamızın hassas dengeleri için ciddi riskler içeriyor." ifadelerini kullandı. Ayrıca gürültü emisyonunun ekosisteme baskıyı artıracağı ve rotaların sadece ekonomik veya politik saiklerle tercih edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Gazioğlu sürdürülebilir ulaşım politikaları ve düzenlemelerinin önemine değinerek, "Arktik ekosistemi, karbon kredileri gibi yöntemlerle tolere edilemeyecek kadar hassas. Ülkeler bu sorumluluğu kabul etmeli." dedi.
Araştırma Görevlisi Dr. İrşad Bayırhan ise buzulların erimesinin denizcilik faaliyetlerini artırdığını ve gelecekte bu faaliyetlerin hızla çoğalabileceğini belirtti. Bayırhan, "Deniz taşımacılığı için daha avantajlı ve sürdürülebilir bir sistem oluştururken Arktik'te deniz ekosisteminin işleyişini ve buradaki canlıların yaşamsal faaliyetlerini tehlikeye atmadan... tüm bileşenleri bir arada değerlendirmek gerekiyor." dedi.
Bayırhan, Avrupa Birliği raporlarına atıfta bulunarak, geri döndürülemez çevresel etkileri önlemek için şimdiden hazırlık yapılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Sözlerini, "Yenilenemeyen kaynakların çıkarılması, sınırlı bulunabilirliği ve tüketim sırasında ortaya çıkan yüksek emisyonlar, olası olumsuz senaryoları artırıyor." şeklinde tamamladı.
Sonuç olarak, araştırma Arktik rotalarına yönelen deniz trafiğinin kısa vadeli ekonomik getirisinin, uzun vadede bölgenin hassas ekosistemine ve küresel iklime olumsuz etkiler doğurabileceğini ortaya koyuyor.