DOLAR
42,69 0,01%
EURO
50,18 -0,04%
ALTIN
5.906,91 -0,16%
BITCOIN
3.657.138,83 3,38%

Alzheimer ve Demans: Küresel Kabullenme ve Anket Bulguları

Küresel anketler Alzheimer ve demansın toplumda daha çok kabullenildiğini, yanlış kanıların arttığını ve sağlık sistemleri üzerindeki baskının yükseldiğini gösteriyor.

Yayın Tarihi: 20.09.2025 12:57
Güncelleme Tarihi: 20.09.2025 12:57

Alzheimer ve Demans: Küresel Kabullenme ve Anket Bulguları

Alzheimer ve Demans: Küresel Kabullenme ve Anket Bulguları

IRMAK AKCAN - Dünya genelinde her yıl milyonlarca kişide tespit edilen ve toplumun hayatında giderek daha yaygın kabul gören Alzheimer ve benzeri demans hastalıkları, özellikle sağlık sistemlerinin kapasitesindeki zorlanmayla daha da görünür hale geldi.

DSÖ verileri ve hastalığın boyutu

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre Alzheimer, dünya çapında yaklaşık 57 milyon kişiyi etkileyen ve her yıl yaklaşık 10 milyon yeni vakayla tespit edilen demansın en yaygın türü. Alzheimer vakaları, demans hastalarının yaklaşık yüzde 60'ından fazlasını oluşturuyor.

1906'da Alman psikiyatrist ve patolojist Alois Alzheimer tarafından ilk kez tanımlanan hastalık, 65 yaş üstü kişilerin beyin dokularında ağır hasara yol açıyor ve pek çok uzman tarafından "21. yüzyılın kabusu" olarak nitelendiriliyor. Alzheimer merkezlerinde tanı konulanların >%50'sinde birden çok demansa sebep olan etmenler tespit ediliyor; bu karma demans özellikle 85 yaş ve üzeri grupta yaygın.

Anket bulguları: Kabullenme ve yanlış inanışlar

Alzheimer's Disease International (ADI)'ın 2024 raporu, 2019 ve 2024'te yapılan geniş çaplı anketlerin sonuçlarını karşılaştırıyor. ADI'nın 2019'da Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu (LSE) aracılığıyla yürüttüğü ankete yaklaşık 68 bin kişi, 2024 anketine ise 40 binden fazla kişi katıldı.

Karşılaştırma, toplumdaki bakış açısının olumsuz yönde değiştiğini gösteriyor: Katılımcıların yaklaşık yüzde 80'i demansı "yaşlanmanın normal bir parçası" olarak görüyor; bu oran 5 yıl öncesine göre yüzde 14 artmış durumda. Sağlık ve bakım uzmanlarının yaklaşık yüzde 65'i benzer görüşü paylaşırken, bu oran önceki ankete göre yüzde 3 arttı.

Diğer yaygın inanışlar arasında, küresel olarak insanların yüzde 25'inden fazlası demansı önlemenin mümkün olmadığını düşünüyor; yüzde 43'ünden fazlası ise demansın kısmen aile desteği eksikliğinden kaynaklandığına inanıyor. Buna karşın katılımcıların yüzde 96'sından fazlası tıbbi tanının önemine inandığını ve yüzde 93'ünden fazlası demans hastalarının yaşam kalitesini iyileştirebilecek faaliyetlerin var olduğuna inandığını belirtiyor.

Katılımcıların yüzde 58'inden fazlası demansın sağlıksız yaşam tarzından kaynaklandığını savunurken, bu görüş yüksek gelirli ve üst-orta gelirli ülkelerde artış, düşük/alt-orta gelirli ülkelerde ise belirgin azalış gösterdi.

Küresel krizler ve savunmasız gruplar

Raporda, 2019-2024 döneminde Kovid-19 gibi büyük sorunların sağlık sistemlerinin kapasitesini zorladığı, bu tür krizlerin demans hastalarına yönelik görüşleri ve söylemleri etkileyebileceği vurgulanıyor. Özellikle zor zamanlarda demans hastaları gibi savunmasız nüfus grupları ilk zarar görenler arasında yer alıyor.

Kadınlar demanstan orantısız etkileniyor

Veriler, kadınların demans nedeniyle hayatını kaybetme oranının erkeklerden daha yüksek olduğunu gösteriyor. Ayrıca demans hastalarına yönelik bakımın yaklaşık yüzde 70'i kadınlar tarafından sağlanıyor.

Tedavi, bakım ve önleme önerileri

Demansı tamamen iyileştirebilecek veya ilerleyişini durdurabilecek kesin bir tedavi henüz yok; ancak çok sayıda yeni tedavi klinik denemelerin çeşitli aşamalarında bulunuyor. Uzmanlar, hastalığın yönetiminde beynin uyarılmasının, günlük işlevleri destekleyen aktivitelerin ve sosyal etkileşimlerin önemini vurguluyor.

Araştırmalar, düzenli egzersiz yapmanın, sigara ve alkol kullanımından kaçınmanın, kilonun kontrol altında tutulmasının, sağlıklı beslenmenin ve tansiyon, kolesterol ile kan şekeri seviyelerinin korunmasının bunama riskini azaltabileceğini gösteriyor.

Bu bulgular, hem sağlık politikalarında hem de toplumun demansla ilgili algısında değişim gerekliliğine işaret ediyor; erken tanı, bakım desteği ve önleyici yaşam tarzı müdahaleleri öncelik olarak öne çıkıyor.