Trump-Putin Zirvesi Alaska Analizi: 'Tarihi' Buluşmadan Ne Çıktı?
Marmara Üniversitesi Tarih Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, AA Analiz için Trump ile Putin arasında Alaska'da gerçekleşen görüşmenin iki ülke ilişkilerine ve Rusya-Ukrayna Savaşı'na olası etkilerini değerlendirdi.
Görüşmenin arka planı
15 Ağustos Cuma günü ABD'nin Alaska Eyaleti’nde ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir araya geldi. Bu seviyedeki görüşmelerin hazırlanması normal şartlarda aylara yayılırken, zirve yaklaşık bir haftada organize edildi. Başta Türkiye olmak üzere bazı ülkeler ev sahipliği teklifinde bulunmuş, ancak ABD'nin Alaska teklifine Kremlin itiraz etmemiştir. Bu durum tarafların üçüncü bir ülkenin katkısı olmadan doğrudan görüşebileceklerini göstermiştir.
Görüşmenin hızlı organize edilmesi hem yeni ABD yönetiminin çalışma üslubuyla hem de Trump'ın kendisini dünyaya barış ve istikrar getiren bir lider olarak konumlandırma çabasıyla ilişkilendirildi. Kafkasya örneğinde olduğu gibi Trump yönetiminin övündüğü bazı sorunların çözülmüş olması; Gazze'de ise durumun her geçen gün kötüleşmesi de bu bağlamda vurgulandı.
Anchorage’deki askeri üssün yanında İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’den uçak taşımacılığı yaparken ölen 13 Sovyet askerinin mezarı bulunmaktadır. Bu nedenle Rus tarafı Alaska'nın tarihsel boyutuna ayrıca anlam yüklemiştir.
Görüşme gerçekten de "tarihi" mi?
Rus ve ABD liderleri son altı yılda ilk kez bir araya geldi. Bu nedenle pek çok ülke ve taraf görüşmeyi "tarihi" olarak nitelendirdi. Ancak bunun haklılığı beklentilere bağlıdır. Üç yıldan fazla süredir devam eden savaşın bir görüşmeyle hemen sona erdirilmesi beklenmiyordu. Zirve öncesinde Kremlin, ikinci görüşme için Trump'ı Rusya'ya davet etmişti; Moskova ise toplantının yalnızca Rusya-Ukrayna krizine indirgenmemesini, iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesinin de gündemde tutulmasını istiyordu.
Putin’e refakat eden heyette Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, Savunma Bakanı Andrey Belousov, Maliye Bakanı Anton Siluanov ve Devlet Başkanının Yurt Dışında Yatırım ve Ekonomik İş Birliği’nden Sorumlu özel temsilcisi Kiril Dmitriev gibi isimlerin bulunması, Moskova'nın ilişkilerin genişletilmesini önemsediğinin işareti olarak değerlendirildi.
Görüşmeden somut bir anlaşma çıkmaması, tarafların ayrıntıları açıklamaması ve herhangi bir imza töreni düzenlenmemesi zirvenin "tarihi" niteliğine yönelik şüpheleri doğursa da, buluşma hem ikili ilişkiler hem de Ukrayna'da barış arayışları açısından önem taşıyor. Bunun birkaç nedeni vardır: Savaşın sahada yürütülmesi Rusya ile Ukrayna arasındayken, savaşın çıkış sebepleri ve kapsamı Rusya-Batı, özellikle Rusya-NATO ilişkilerinin bir mücadelesinin sonucu olarak görülüyor. Ayrıca Ukrayna'nın dayanma gücü büyük ölçüde ABD ve Avrupa Birliği desteğine dayanıyor; bu yüzden Kremlin sorunun çözümünde Washington ile muhatap olmanın öncelikli olduğunu savunuyor ve "sorunun kendisini değil, sebeplerin ortadan kaldırılması" gerektiğini dile getiriyor.
Görüşme sırasında Putin'in, "Trump olsaydı, bu savaş çıkmazdı", "2020'deki seçimlerin kazananı da Trump" ve "Trump'ın ekonomi alanındaki siyaseti, top atışı gibi hızlı bir sonuç verdi" şeklindeki ifadeleri, Trump tarafından olumlu karşılandı ve Trump görüşme sonrası bu değerlendirmeleri tekrarladı.
Uzun süre sonra nükleer kapasiteye sahip iki liderin bir araya gelmesi, kısa vadede savaşı bitirmese bile daha büyük felaketlerin önlenmesi ve çok yönlü görüşmelerin sürdürülmesi açısından kayda değerdir.
Rusya'nın kazancı
Trump zirveyi "10 üzerinden 10" olarak değerlendirdi; "Rusya ile anlaşmaya yakınım. Ukrayna'nın bunu kabul etmesi gerekiyor. Taraflar üçlü görüşmeyi gerçekleştirme hazırlıklarına başlıyor" şeklinde açıklamalarda bulundu. Buna karşılık Rus yetkililer daha temkinli bir üslup benimsedi.
Her şeye rağmen zirveden en çok kazançlı çıkan tarafın Rusya olduğu ifade edildi. Putin ve heyetinin ABD ziyareti, Rusya'nın uluslararası izolasyonuna önemli bir darbe vurdu. Ayrıca zirve sonrası gündemde olan yeni yaptırımların uygulanmayacağı yönünde açıklamaların gelmesi Moskova açısından olumlu bir sonuç olarak değerlendirildi.
Putin, Trump'ın "altı ayda altı savaşı bitirme ve Nobel alma" hedefi gibi söylemlerinden hareketle Washington'u sürece daha fazla dahil etmeyi başardı ve açıklamalara göre AB'yi ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'i ikna etme görevini Trump'a yükledi. Bu görevün kolay olmadığı vurgulanıyor; zira AB ülkeleri ve Zelenskiy şimdilik savaşmayı sürdürme kararlılığını koruyor.
Görüşme sonrasında Trump'ın Zelenski'yi ve NATO yetkilileriyle görüşeceğini açıklaması ve AB'ye atıfta bulunulması, ilerleyen süreçte Ukrayna barış görüşmelerinin daha geniş katılımla yürütüleceğine işaret ediyor. Sahadaki durum değiştikçe masadaki şartlar da şekillenecek; barışın sağlanması büyük ölçüde cepheden elde edilen kazanımlara bağlı kalacak gibi görünüyor.
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesidir.
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.