DOLAR
42,61 -0,04%
EURO
49,97 -0,3%
ALTIN
5.774,7 0,35%
BITCOIN
3.849.330,72 2,22%

Kuraklık ve Aşırı Sıcaklar Su Kaynaklarını Kurutuyor: Balık Ölümleri ve Siyanobakteri Riski

Yükselen sıcaklıklar ve kuraklık, su seviyelerini düşürüp azot-fosfor kaynaklı kirliliği artırıyor; Manyas Gölü'nde balık ölümleri ve siyanobakteri tehdidi büyüyor.

Yayın Tarihi: 28.08.2025 11:05
Güncelleme Tarihi: 28.08.2025 11:05

Kuraklık ve Aşırı Sıcaklar Su Kaynaklarını Kurutuyor: Balık Ölümleri ve Siyanobakteri Riski

Kuraklık ve Aşırı Sıcaklar Su Kaynaklarını Kurutuyor: Balık Ölümleri ve Siyanobakteri Riski

GÜLSELİ KENARLI - İklim değişikliğinin tetiklediği yüksek sıcaklık ve yaygın kuraklık, düşük su seviyeleriyle birleşerek su ekosistemlerinde ciddi çöküşlere yol açıyor. Uzmanlar, kirletici madde yoğunluğunun artışı ve oksijen azalmasının balık ölümleri gibi ekolojik felaketleri hızlandırdığını vurguluyor.

Sıcaklık rekorları ve su kütlelerine etkisi

Avrupa Birliği'nin uydu izleme sistemi Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre geçen ay, dünyada üçüncü en sıcak Temmuz oldu; ortalama yüzey sıcaklığı 16,68 derece olarak ölçüldü. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün Temmuz 2025 Sıcaklık Değerlendirme Raporu ise Temmuz ayı ortalama sıcaklığının 26,9 derece ile son 55 yılın en yükseği olduğunu gösterdi. Bu artışlar, göl, gölet ve içme suyu barajlarında buharlaşmayı artırarak sığ alanların kurumasına neden oluyor.

Uzman uyarısı: Sıcaklık 30°C'yi aşıyor

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi, Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Bu durumda belli sıcaklık değerlerine adapte olmuş sucul canlıların bazıları strese giriyor. Bunların bir kısmı uyum sağlayamayıp ölüyor. İçme suyunun öngörülenden bitme riski de yaşanıyor." dedi. Albay, hava sıcaklıklarının 30 dereceyi aşmasının su kütlelerinde birçok olumsuz sonuç doğurduğunu belirtti.

Kirleticiler, azot ve fosforun rolü

Albay, su seviyesinin düşmesinin özellikle sığ göllerde daha büyük ekolojik yıkıma yol açtığını belirterek, "Aşırı sıcaklıkla artan kuraklık nedeniyle azalan su kütlesine karışan azot ve fosfor gibi kirleticiler, su kalitesinin hızla bozulmasına, zararlı türler dahil aşırı alg artışlarına neden oluyor. Ayrıca, sudaki oksijenin azalması, toksik etkisi olan atıkların kısa sürede ortamı paylaşan canlılara ulaşarak zarar görmeleri gibi olumsuzluklara da yol açıyor." ifadelerini kullandı.

Manyas Gölü'nde ekosistem baskısı

Prof. Dr. Albay, Manyas Gölü'nde kuraklık ve kirliliğin etkilerinin görüldüğünü vurguladı: "Manyas Gölü, ülkemizin ilk Ramsar alanları listesine dahil edilmiş, dünyanın en önemli sulak alanlarından biridir. Fakat tarımsal, yayılı kirleticilerin baskısı ve Sığırcık Deresi'nin göle taşıdığı yüksek organik yük nedeniyle göl ekosisteminde bozulmalar meydana geldi. Ötrofikasyon, yani su ortamına giren besin maddelerinin doğal ve yapay olarak artmasıyla oluşan plankton ve alg varlığının yükselişi, çözünmüş oksijenin tüketilmesine yol açtı. Suda yeterli miktarda çözünmüş oksijen kalmaması nedeniyle balıkların kitle halinde öldüğü görüldü."

Siyanobakteri artışı ve sağlık riski

Albay, özellikle sıcaklığın 25 derecenin üzerinde olduğu ötrofik göl, gölet ve barajlarda siyanobakteri artışlarının yoğun azot ve fosfor koşullarında görüldüğünü belirtti: "Aşırı artış gösteren siyanobakterilerden bazılarının biyotoksin üretmeleri nedeniyle hem sucul ekosistemdeki canlılar hem de bu suyu yüzme veya içme amaçlı kullanan insanlar için sağlık sorunları ortaya çıkıyor."

Uzman, Dünya Sağlık Örgütü'nün ham suda siyanobakteri türü mikrosistin konsantrasyonu için litre başına 1 mikrogram limiti belirlediğini hatırlattı ve bu değerin aşılmasının uzun süreli tüketimde ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini vurguladı.

Önlemler: İzleme, kirlilik kontrolü ve su tüketimi azaltımı

Prof. Dr. Albay, siyanobakteri patlamalarını önlemenin temelinin azot ve fosfor girişinin engellenmesi olduğunu söyledi. Albay'ın önerileri şöyle:

"Su kaynaklarında değişim ancak biyolojik kalite elementleri dahil su kalitesi parametrelerinin sürekli izlenmesiyle ortaya konabilir. Fiziksel ve kimyasal parametrelerin yanında algler, makrofitler, makroomurgasızlar ve balıklar izlenmelidir. Özellikle yüzme ve içme suyu kaynaklarında su kalitesindeki ani değişimin takibinde erken uyarı sistemleri büyük katkı sağlar. Gün boyunca çevrim içi yapılacak ölçümlerle anahtar parametrelerin takibi acil eylem planlarının uygulanmasına yardımcı olur. Sığ göl ekosistemini korumak için madencilik, sanayi ve tarımsal su kullanımı dahil su tüketimi azaltılmalıdır. Gerekirse havzada yetiştirilen bitki deseni değiştirilmeli, yaşayan bireyler su kaynağının önemini içselleştirmeli. Tabelalar hazırlanarak burada yaşayan türler hakkında bilgi verilmelidir."

Albay, son olarak Türkiye'de su yönetiminde sucul ekosistemin ihtiyaçlarının ön planda tutulması gerektiğini, ekosistem temelli yönetim için geç kalınmamasının önemini vurguladı.