İsrail'in Gazze'de 233 İslam alimi ve 20 Hristiyanı hedef aldığı iddiası
NUR EBU IYŞE - Filistin Hükümeti Medya Ofisi'nin açıklamasına göre, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde yürüttüğü saldırılarda sadece kutsal mekanlar değil, toplumun manevi önderleri de hedef alındı.
İddia ve kapsam
Gazze Şeridi'ndeki Filistin Hükümeti Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in 2,3 milyon233 vaiz, imam ve din adamını hedef aldığı yönünde iddialarda bulundu. Sevabite ayrıca saldırılarda 20 Hristiyan'ın da yaşamını yitirdiğini belirtti.
Sevabite, bu sistematik saldırıların amacının Filistin toplumunun moralini bozmak, işgalin suçlarını ifşa eden dini ve milli söylemi susturmak ve bölgedeki nüfuzlu dini liderlerden arındırarak manevi ve kültürel bir boşluk yaratmak olduğunu ifade etti.
Öne çıkan din alimleri
Gazze'de 7 Ekim 2023'ten bu yana hedef alındığı öne sürülen öne çıkan alimler ve yaşamlarını yitirme koşulları şöyle:
Şeyh Yusuf Selame
Şeyh Yusuf Selame, öğretmenlik ve imamlıkla başlayan dini yolculuğunun ardından Gazze'de Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı'nda idari görevler üstlenmiş, 2005-2006 yıllarında bakanlık yapmış ve 1997–2007 arasında Mescid-i Aksa'da vaizlik yapmıştı. Selame, 31 Aralık 2023'te Megazi Mülteci Kampı'ndaki evine düzenlenen İsrail hava saldırısında yaşamını yitirdi.
Şeyh Vail ez-Zerd
Şeyh Vail ez-Zerd, Gazze'deki Büyük Ömer Camii ve El-Mahatta Camii vaizliğiyle tanınıyordu. Hadis alanında yüksek lisans ve Ayn Şems Üniversitesi'nde doktora yapan Zerd, akademik görevler de yürütmüş; 13 Ekim 2023'te Gazze kentindeki evine düzenlenen saldırıda ağır yaralanmış ve iki gün sonra hayatını kaybetmişti.
Şeyh Velid Avida
Şeyh Velid Avida, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin Filistin Şubesi üyesi ve Gazze'deki Vakıflar Bakanlığına bağlı Kur'an-ı Kerim Ezberleme Merkezi Genel Müdürüydü. Hadis ilimleri alanında doktora yapan Avida, 12 Kasım 2024'te Gazze kentinin güneyindeki Sabra semtinde bulunan evine düzenlenen İsrail hava saldırısında yaşamını yitirdi.
Şeyh Nail Mısran
Şeyh Nail Mısran, inşaat mühendisliği eğitiminin ardından fıkıh usulü üzerine doktorasını tamamlamış ve İsrail saldırılarının her aşamasında sabır ve kararlılık çağrılarıyla biliniyordu. Mısran, 30 Mayıs'ta Gazze Şeridi'nin güneyinde, Han Yunus'ta kaldığı çadırına düzenlenen hava saldırısında ailesiyle birlikte öldürüldü.
Camilere ve kiliselere yönelik zarar
Medya Ofisi verilerine göre, İsrail'in 7 Ekim'de başlattığı saldırılardan bu yana Gazze'de 828 cami tamamen yıkıldı, 167 cami ağır hasar gördü ve yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Aynı dönem içinde Hristiyan ibadethaneleri, din adamları ve siviller de hedef alındı. Medya Ofisi Müdürü Sevabite, İsrail'in üç büyük kiliseyi doğrudan hedef aldığını; bazı kiliselerin birden fazla kez vurulduğunu ve bunun sonucunda büyük bölümlerinin yıkıldığını söyledi. Açıklamaya göre, kilise saldırılarında kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahil 20'den fazla Filistinli Hristiyan hayatını kaybetti.
Kudüs Latin Patrikhanesi ve hastane saldırıları
Kudüs Latin Patrikhanesi tarafından yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 17 Temmuz'da Gazze kentinin doğusundaki Kutsal Aile Kilisesi'ni bombalayarak aralarında iki yaşlı Hristiyan'ın da bulunduğu üç kişiyi öldürdüğü, kilisenin papazı dahil dokuz kişinin yaralandığı bildirildi. Sivil Savunma Müdürlüğü ise ağır hasar gören kilisenin savaş nedeniyle yerinden edilmiş yaklaşık 400 Hristiyan'a ev sahipliği yaptığını kaydetti.
Medya Ofisi ayrıca, 19 Ekim 2023'te Aziz Porphyrius Kilisesi'ne düzenlenen doğrudan saldırıda 18'i Hristiyan olmak üzere 20 kişinin öldüğünü ve Arap Baptist Hastanesi'nin yakınında bulunan bu kilisenin de ağır zarar gördüğünü belirtti.
Sevabite'nin değerlendirmesi
Sevabite, İsrail'in uygulamalarını uluslararası insancıl hukukun din adamlarına ve ibadethanelere sağladığı korumanın açık bir ihlali olarak nitelendirerek, bu saldırıların Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü'ne göre savaş suçu ve dini zulüm suçu teşkil ettiğini söyledi. Ayrıca abluka ve açlık politikalarının Hristiyanları insani yardımlardan mahrum bırakarak acıları derinleştirdiğini vurguladı.
Sevabite, bu uygulamaların sadece saha ihlalleri olmadığını, aynı zamanda Filistin halkının ortak tarihine ve kimliğine yönelik bir saldırı ve uluslararası hesap verebilirlik gerektiren bir etnik temizlik suçu olduğunu belirtti.