Transhümanist Teknolojiler Eşitsizliği Derinleştirebilir
Halil İbrahim Medet'in aktardığına göre, "Transhümanizm İnsanın ve Dünyanın Dönüşümü" ve "İnsansız Dünya Transhümanizm" kitaplarının yazarı, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ahmet Dağ, transhümanist fikirlerin getireceği teknolojilerin toplumda yeni eşitsizlik biçimleri yaratabileceği uyarısını yaptı.
Transhümanistlerin insan tasavvuru
Dağ, transhümanistlerin insanı biyolojik ve zihinsel olarak geliştirme imkânına inandığını ve insanı adeta 'oyun hamuru' gibi gördüklerini belirtti. Onlara göre insanın hem inançlardan hem de biyolojik zincirlerden kurtarılması mümkün; daha sağlıklı, daha uzun ömürlü ve daha zeki bireyler hedefleniyor. Bu bakış açısı, mevcut ve gelecekteki teknolojilerin insanı artırılabilir ve sınırları genişletilebilir kıldığı varsayımına dayanıyor.
Erişim, kapitalizm ve eşitsizlik
Prof. Dr. Dağ'a göre, insan varoluşunu dönüştürebilecek teknolojiler gündeme geldiğinde asıl tartışma erişim ve eşitsizlik üzerinden yürüyecek. Bu süreçlerin kapitalizm ve sermayeyle doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayan Dağ, teknolojinin büyük teknoloji firmaları ve sermaye çevreleri tarafından şekillendirildiğini; ekonomik gücü olanların bu teknolojilere erişebileceğini söyledi. Sonuç olarak eşitlik iddiaları yerine bir avuç ayrıcalıklı grubun elinde şekillenen 'posthüman elitler' oluşabileceği uyarısında bulundu.
Öjeni ve tasfiye tartışması
Transhümanist hedeflerin CRISPR ve DNA teknolojileri, nöral implantlar ve zihin-bilgisayar entegrasyonu gibi uygulamalar üzerinden ölümsüzlük veya biyolojik sınırların aşılması beklentisini içerdiğini ifade eden Dağ, bunun öjeni ile doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. Daha zeki, daha güçlü veya daha estetik bireyler tasarlanması fikrinin hem iyileştirme hem de uyum sağlayamayanların tasfiyesi anlamına gelebileceğini belirtti. Dağ, Nick Bostrom, Yuval Noah Harari ve Ray Kurzweil gibi düşünürlerin öjeniyi meşru görme eğilimlerini hatırlatarak bu tartışmanın küçük bir azınlığın çıkarına hizmet edebileceğini vurguladı. Dağ, bu bağlamda 'Gazze'de de yaptıkları bu değil mi?' diyerek örnek verdi.
Kovid-19 sonrası algı ve tekillik söylemleri
Kovid-19 salgının transhümanist yaklaşımları görünür kıldığını ve biyolojinin güçlenmesiyle salgınlara direnç ya da ömrün uzaması gibi fikirlerin daha kabul edilebilir hale geldiğini belirten Dağ, transhümanistlerin 2030 veya 2045 gibi tarihlerde tekilliğe ulaşma öngörülerine sahip olduğunu sözlerine ekledi.
İslam'ın tavrı ve etik kaygılar
Dağ, İslam'ın LGBT ve transhümanizm meselelerinde net bir duruşu olduğunu söyledi. İslami yaklaşıma göre insan fıtratı ve yapısında değişiklik yapmak, Allah'ın hukukunu ihlal etme ve haddi aşma olarak değerlendiriliyor. Ancak Dağ, Müslüman toplumlarda bu konuda kafaların karışık olduğunu da ifade etti. İslam'ın teknolojik çalışmalara karşı olmadığını, hududu korumaya yönelik bir sınır koyduğunu; Alzheimer, Down sendromu veya otizm gibi rahatsızlıkların ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamalara karşı çıkmadığını, fakat süreç suistimal edilirse bunun kabul edilemeyeceğini belirtti.
Prof. Dr. Ahmet Dağ bu konuşmasında, transhümanist süreçlerin mahremiyet, irade ve tercih alanlarını tartışmalı hale getirebileceğine dikkat çekti ve transhümanizmin eşitlik iddialarının pratikte yeni adaletsizliklere yol açabileceği uyarısını yineledi.